The earth can satisfy our needs but not our greed.
- Dünya ihtiyaçlarımızı tatmin edebilir ancak hırsımızı değil.
Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
- Sami, Leyla'yı yönlendiren tatmin edilemez hırstan tamamen habersizdi.
I'm passionate about my job.
- Ben işim hakkında hırslıyım.
I have always been very passionate about politics.
- Politika konusunda daima çok hırslı oldum.
She realized her ambition to become a great scientist.
- O, onun büyük bir bilim adamı olma hırsını anladı.
That politician is full of ambition.
- Bu politikacı hırs dolu.
Tom is an avid fisherman.
- Tom hırslı bir balıkçı.
Tom is an avid reader.
- Tom hırslı bir okuyucu.