Keşiş ahşap bir kulübede yaşıyordu.
- The hermit lived in a wooden hut.
Ahşap evler kolayca yanar.
- Wooden houses easily catch fire.
Ahşaptan yapılan evler taştan yapılanlara göre daha çabuk yanar.
- A wooden house burns more easily than a stone house.
Japon flütleri çoğunlukla bambu kamışından yapılır, fakat son zamanlarda bazı ağaç olanları ortaya çıkmıştır.
- Most Shakuhachi are made from bamboo, but recently some wooden ones have appeared.
The lead of the pencil is actually a mixture of graphite, clay and wax with a binder that seals the lead in the wooden shaft.
- Das Blei des Bleistifts ist eigentlich ein Gemisch aus Graphit, Ton und Wachs mit einem Bindemittel, das die Mine in dem hölzernen Schaft versiegelt.
This wooden piece of furniture is too bulky.
- Dieses hölzerne Möbelstück ist zu sperrig.