Kütüphanenin önünde büyüyen bir sürü ağaç var.
- There are many trees growing in front of the library.
Büyüyen bir çocuk daha fazla gıda gerektirir.
- A growing child requires more food.
Sanayi hızla büyüyordu.
- Industry was growing quickly.
Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
- My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın.
- You should try growing your own food.
Çiftçiler fıstık yetişen iyi bir yaşam yapmazlarsa, diğer ürünleri yetiştirmeye çalışacaklardır.
- If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Hava kirliliği bazı bitkilerin büyümesini önler.
- Air pollution prevents some plants from growing well.
Ağaç büyümeyi durdurdu.
- The tree stopped growing.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.
Growing season here begins in March.
Milk is good for growing children.
Among other kinds the Patna justly celebrated, but perhaps the most fertile province for rice-growing is Arracan, from whence great quantities of the grain are shipped to Europe from the port of Akyab, the importance of which is yearly increasing.