تعريف ground} في الإنجليزية التركية القاموس.
- ground
- zemin
Ben zemin katta yaşıyorum.
- I live on the ground floor.
Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
- He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
- ground
- toprak
Çok fazla toprak kaybediyoruz.
- We're losing too much ground.
Burada yabancı bir topraktayız.
- We're on unfamiliar ground here.
- ground meat
- kıyma
- ground
- yer
Bu park asil bir aile için bir avlanma yeriydi.
- This park used to be a hunting ground for a noble family.
Bir taşa takıldım ve yere düştüm.
- I tripped over a stone and fell to the ground.
- ground
- {i} kara
Okyanusu öv ama karada kal.
- Glorify the ocean, but stay on the ground.
Hükümet ahlaksızlık gerekçesiyle kitabı yasaklamaya kararı verdi.
- The government decided to ban the book on grounds of indecency.
- ground
- {i} sebep
Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
- So far, your action seems completely groundless.
Halkın korkuları sebepsiz değildir.
- The people's fears aren't groundless.
- ground
- {i} dayanak
Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.
- He has good grounds for believing that.
- ground
- {i} neden
Zina bir boşanma nedeniydi.
- Adultery was a ground for divorce.
Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
- Mars is red because of rusty iron in the ground.
- ground
- {s} öğütülmüş
Bir çay kaşığı öğütülmüş tarçın yaklaşık iki gramdır.
- A teaspoon of ground cinnamon is about two grams.
- ground
- karaya oturmak
- ground clamp
- Kablo kelepçesi
- ground transportation
- Kara taşımacılığı
- ground
- {f} (uçak) (hava koşullarından dolayı) uçamamak; (uçağı) uçurtmamak
- ground
- kalkışına olanak tanımamak
- ground
- {i} saha
O, spor sahasını geçti.
- He crossed the sports ground.
- ground
- (Otomotiv) şasiye bağlanan batarya ucu
- ground
- toprak bağlantısı
- ground
- yer (yerin yüzü)
- ground
- (gemi) karaya oturmak
- ground
- uçurtmamak (uçağı)
- ground
- {i} temel
Parti hızla temel kazandı.
- The party gained ground rapidly.
İtfaiye aracı gelmeden önce ev temele kadar yandı.
- The house burned to the ground before the fire truck arrived.
- ground
- temellenmek
- ground
- (uçak) inmek
- ground
- (Kanun) gerekçe
O tembel olduğu gerekçesiyle kovuldu.
- He was fired on the grounds that he was lazy.
O kötü sağlık gerekçesiyle istifa etti.
- He resigned on the grounds of ill health.
- ground
- kurtluca
- ground
- meşecik
- ground
- zeminlemek
- ground
- (Elektrik, Elektronik) topraklamak (cihazı)
- ground
- mülk
- ground
- iyileşmek
- ground
- kaide
- ground
- (gemiyi) karaya oturtmak
- ground
- bayır
- ground
- dayatmak (bir sebebe)
- ground arch
- (Jeoloji) arazi kemeri
- ground bait
- oltasız yem
- ground bait
- balıkları çekmek için suya atılan yem
- ground bus
- topraklama laması
- ground coat
- astar
- ground coat
- astar boyası
- ground crew
- yer mürettebatı
- ground crew
- (Askeri,Teknik) yer personeli
- ground equipment
- (Havacılık) yer teçhizatı
- ground fir
- çam ağacı
- ground floor
- alt kat
Restoran en alt kattadır.
- The restaurant is on the ground floor.
- ground floor
- girişkat
- ground floor plan
- (İnşaat) zemin kat planı
- ground gear
- tonoz
- ground hub
- (Otomotiv) şasi göbeği
- ground lamb
- (Gıda) kuzu kıyması
- ground lot
- kentsel toprak
- ground motion
- (Çevre) yer hareketi
- ground net
- (Denizbilim) taban ağı
- ground norm
- (Kanun) temel norm
- ground on
- dayandırmak
- ground plot
- arsa
- ground plot
- yapı arazisi
- ground rod
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) topraklama çubuğu
- ground sill
- tabanlık
- ground tax
- (Ticaret) arsa vergisi
- ground wall
- (İnşaat) temel duvarı
- ground war
- kara harekatı
- ground war
- kara savaşı
- ground wire
- (Elektrik, Elektronik) topraklama teli
- ground work
- (İnşaat) zemin işleri
- ground work
- (İnşaat) temel işleri
- ground
- esas
- ground
- karaya oturtmak
- ground
- toprak hattı bağlamak
- ground
- alan
- ground
- (uçak/vb.) yerde kalmaya zorlamak
- ground antenna
- toprak anteni
- ground attack
- kara saldırısı
- ground ball
- yerden giden top
- ground based
- yerde konuşlandırılmış
- ground bass
- bas melodi
- ground beetle
- toprak böceği
- ground cable
- toprak kablosu
- ground cedar
- sedir ağacı
- ground colour
- zemin rengi
- ground connection
- toprak bağlantısı
- ground cover
- toprak örtüsü
- ground cover
- toprak florası
- ground crew
- havaalanı personeli
- ground crew
- yer hizmetlileri
- ground effect
- yer etkisi
- ground fire
- yer yangını
- ground fire
- örtü yangını
- ground floor
- zemin katı
- ground floor
- zemin kat
Beşinci katta hiç sıcak su yok, ama zemin katta var.
- There's no hot water on the fifth floor, but there is on the ground floor.
Restoran zemin katta.
- The restaurant is on the ground floor.
- ground glass
- buzlu cam
- ground hog day
- 02.Şub
- ground ivy
- yer sarmaşığı
- ground ivy
- yersarmaşığı
- ground level
- zemin seviyesi
- ground level
- toprak seviyesi
- ground level
- zemin hizası
- ground line
- ön çizgi
- ground operation
- yer operasyonu
- ground photograph
- yer fotoğrafı
- ground pine
- kurdayağı
- ground pine
- kurt ayağı
- ground plan
- zemin planı
- ground plan
- çap
- ground plan
- zemin katı josparı
- ground plan
- temel josparı
- ground refuelling
- dolum işlemi
- ground rent
- bir binanın arsa kirası
- ground rent
- arsa kirası
- ground rice
- pirinç unu
- ground rule
- temel kural
Başlamadan önce birkaç temel kural koymalıyız.
- We should lay down a few ground rules before we begin.
Bazı temel kurallar belirleyelim.
- Let's establish some ground rules.
- ground rules
- temel kural
Başlamadan önce birkaç temel kural koymalıyız.
- We should lay down a few ground rules before we begin.
Bazı temel kurallar belirleyelim.
- Let's establish some ground rules.
- ground skidder
- tomruk kızağı
- ground snake
- küçük yılan
- ground speed
- yer hızı
- ground state
- taban hali
- ground state
- temel durum
- ground station
- yer istasyonu
- ground swell
- soluğan
- ground swell
- dip dalgası
- ground tackle
- gemi demirleme malzemesi
- ground target
- yer hedefi
- ground testing
- yer testi
- ground water
- yeraltı suyu
- ground wave
- yer dalgası
- ground wire
- toprak teli
- ground zero
- bombanın patladığı yer
- ground-breaking ceremony
- temel atma töreni
- grazing ground
- otlak, mera
- ground anchor
- zemin çapa
- ground arguments on
- zemin argümanlar üzerinde
- ground cherries
- yer kiraz
- ground cherry
- yer kiraz
- ground direction finding station
- yer yön tayin istasyonu
- ground down
- zemin aşağı
- ground fault interrupter
- (Elektrik, Elektronik) Kaçak akım rölesi
- ground fish
- zemin balık
- ground floor
- giriş kat
- ground ginger
- toz tarçın
- ground hog day
- 2 şubat
- ground incursion
- (Askeri) kara harekâtı
- ground is frozen all over
- zemin üzerinde tüm döndü
- ground meat
- kıyılmış et
- ground meristem
- zemin meristem
- ground moraine
- dip moreni, dip buzultasi
- ground noise
- zemin gürültüsü, uğultu
- ground offensive
- (Askeri) kara harekâtı
Many civilians have now been killed since the ground offensive began.
- ground pearl
- kök zararlısı
- ground pressure
- Zemin basıncı
- ground rule double
- zemin kural çift
- ground skidding
- tomruk sürütme
- ground squirrel
- tarla sincabı
- ground stroke
- zemin inme
- ground swell
- kabarma
- ground terminal
- toprak terminali, ucu
- ground to
- Yere
- ground up
- her yönüyle
- ground waves
- zemin dalgaları
- ground wheat
- (Gıda) Yarma, kaynatılmış ve kurutulmuş buğdayın dibeklerde dövülerek kabuğunun ayırt edilmesi sonucunda ortaya çıkan ürün. Anadolu'da keşkek yapımında kullanılır. Kışlık yiyecektir
- ground-floor
- zemin kat
- ground-nut
- yer fıstığı
- common ground station; continental United States ground station
- (Askeri) ortak yer istasyonu; Kıta Amerikası yer istasyonu
- joint tactical ground station (Army); joint tactical ground station (Army and Na
- (Askeri) müşterek taktik yer istasyonu (Kara Kuvvetleri); müşterek taktik yer istasyonu (Kara Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri); müşterek taktik yer sistemi
- maximum (aircraft) on ground; movement on ground (aircraft); multinational obser
- (Askeri) karadaki azami hava aracı; karada intikal (hava aracı); çok uluslu gözlemci grubu