Tom bakkaliye çantasını masaya koydu.
- Tom put the bag of groceries on the kitchen table.
Tom Mary'nin bakkaliye malzemelerini nereden aldığını bilmiyordu.
- Tom didn't know where Mary bought her groceries.
Ben bazı yiyecekler satın aldım.
- I bought some groceries.
Tom içeriye yiyecek taşıyarak girdi.
- Tom came in carrying groceries.
Öncelikle,devlet tahvilleri bir bakkal dükkânı çalıştırmak için yeterli değiller.
- To begin with, the funds are not sufficient for running a grocery store.
Bakkal dükkanında havuç satıyorlar.
- They sell carrots at the grocery store.
Tom bir bakkal dükkanında çalıştı.
- Tom worked at a grocery store.
Öncelikle,devlet tahvilleri bir bakkal dükkânı çalıştırmak için yeterli değiller.
- To begin with, the funds are not sufficient for running a grocery store.
Tom iki market torbası taşıyarak mutfağa girdi.
- Tom came into the kitchen carrying two grocery bags.
Her sabah market alışverişine giderim.
- I go grocery shopping every morning.
Onlar birçok çeşit yiyecek ve bakkaliye ürünü satarlar.
- They sell many types of food and grocery products.
Tom bakkaliye listesini unuttu.
- Tom forgot his grocery list.
Bu mesajların satır aralarını okumak gerekiyor.
- These messages have to be read between the lines.
Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.
- When the body is touched, receptors in the skin send messages to the brain causing the release of chemicals such as endorphins.
There were two competing groceries in the neighborhood, but neither looked very profitable.
She carried a sack of groceries in from the car and set it on the kitchen table.
I observed that the vitals of the village were the grocery, the bar-room, the post-office, and the bank.
Where ten thousand pounds can be employed in the grocery trade, the wages of the grocer's labour make but a very trifling addition.
... or buying more groceries. ...