Gerçekten güzel bir tadı var.
- This sure tastes good!
Gerçekten güzel koktu.
- It smelled really good.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that is better.
İyi akşamlar, nasılsın?
- Good evening, how are you?
Daha az sayıda işçi eşya satın alacak paralı daha az sayıda insan anlamına geliyordu.
- Fewer workers meant fewer people with money to buy goods.
İyi bir yer alabilmek için Tom erken geldi.
- Tom showed up early so he could get a good seat.
Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
- I hear he is good at mahjong.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
Bugün yaptığın hayır yarın unutulacaktır. Ancak hayır yap.
- The good you do today will be forgotten tomorrow. However, do good.
Bugün kendini iyi hissetmiyorsan evde kalman gerekir.Hayır, hayır. Ben iyi olacağım
- If you're not feeling good today you should stay home No, no. I'll be fine.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır.
- I think it's good for you to read this book.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
- We'll have a good crop if this good weather keeps up.
Gıda ve giyim tezgahlarındaki ürünler çok ucuz.
- Goods at the food and clothing stalls were very cheap.
Aferin, böyle devam et.
- Keep up the good work.
Aferin böyle devam et, Tom.
- Keep up the good work, Tom.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Sağlıklı kalabildiğim sürece uzun yaşamak isterim.
- I want to live as long as I can stay in good health.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
- You didn't do a very good job, I said.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
Farklı ülkeler, pek çok mal ithal etmektedirler.
- Different countries import many goods.
İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
- Import goods are subject to high taxes.
Pekala, Tom'a veda öpücüğü vermeyecek misin?
- Well, aren't you going to kiss Tom goodbye?
Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
- Very good! You did an excellent job.
Tom, dans için müzik seçimi konusunda iyi bir iş çıkardı.
- Tom did a pretty good job of selecting music for the dance.
Sigara içmek sağlık için faydalı değildir.
- Smoking is not good for the health.
Sabah erken kalkmak sağlığın için faydalıdır.
- It's good for your health to get up early in the morning.
O, konuşma sanatında yeteneklidir.
- He has a good art of talking.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
- The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
Güzel yemek pişirmenin püf noktası, kaliteli ve taze malzemeler kullanmaktır.
- The key to cooking good food is using high-quality, fresh ingredients.
Taze meyve, sağlık için iyidir.
- Fresh fruit is good for the health.
O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
- He put this information to good use.
Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
- The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
- A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
Şu iyilik timsali tiplere dayanamam.
- I can't stand those goody-goody types.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Kimse ona uygun bir fırsat tanımadı.
- No one gave him a good chance.
En iyiler çoğunlukla iyilerin düşmanıdır.
- The best is often the enemy of the good.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Endişelenme. Eminim, Tom'un henüz burada olmamasının sağlam bir nedeni var.
- Don't worry. I'm sure there's a good reason why Tom isn't here yet.
O iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- She makes a good living.
Eğer başarılı olacaksan iyi bir başlangıç yapmalısın.
- If you are to succeed, you must make a good start.
Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
- Very good! You did an excellent job.
Bunu güvenilir kaynaklardan öğrendik.
- I got this on good authority.
O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow for sure, but not trustworthy.
Bugün patronun keyfi yerinde mi?
- Is the boss in a good mood today?
Bütün ailemin sağlığı yerinde.
- My family are all in good health.
Tom bir iyilikseverdi.
- Tom was a good Samaritan.
O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
- He, just like you, is a good golfer.
Yer tam eskisi kadar iyi gözükmüyor.
- The place just doesn't look as good as it used to.
Tom yemek pişirmede oldukça iyidir.
- Tom is quite good at cooking.
İyi bir koltuk almak amacıyla tiyatroya oldukça erken gittim.
- I went to the theater quite early with a view to getting a good seat.
Peki, biri iyi olmak zorunda.
- Well someone has to be good.
Peki iyi haber nedir?
- So what's the good news?
Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
- Tom certainly made sure we all had a good time.
Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
- Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
Bu alet hiçbir şeye yaramaz.
- This tool is good for nothing.
Onun büyükbabası ona Tom, sen hiçbir işe yaramazsın derdi.
- His grandfather used to say to him: Tom, you're good for nothing.
a good amount of seeds.
The bread is still good.
Good Friday.
The soup is good and hot.
The one thing that we can't do...is throw out the baby with the bathwater.... We know our process works pretty darn good and, uh, it’s really sparked this amazing phenomenon of this...high-quality website.
a good worker.
Walking is good for you.
The flashlight batteries are still good.
a good job.
The car was a good ten miles away.
all in good time.
Eat a good dinner so you will be ready for the big game tomorrow.
When we are happy, we are always good, but when we are good, we are not always happy.
You got married? Good for you!.
Eating fruit is good for you.
I really don't feel well.
- I really don't feel good.
He speaks English well.
- He is a good speaker of English.
... the impact, but it's still good for government side, not ...
... IF YOU CAN BE GOOD FOR A WHOLE WEEK. ...