Bu dünyada insan gibi davranmaya devam etmek zordur.
- In this world, it's difficult to go on behaving like a human being.
Haklısın. Yaşamaya devam etmek zorundayım.
- You're right. I have to go on living.
Lütfen hikayene devam et.
- Please go on with your story.
Bensiz devam etmelisin.
- You have to go on without me.
Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
- I want to get a haircut before I go on the trip.
Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
- He won't go on to graduate school.
Gittikçe daha fazla çift balayı gezilerine yurt dışına gitmektedir.
- More and more couples go on honeymoon trips abroad.
Benimle birlikte pikniğe gitmek istiyor musunuz?
- Do you want to go on a picnic with me?
O bir diyet yapmaya çalıştı ve beş kilo kaybetti.
- She tried to go on a diet and lose five kilograms.
O ona sıkı bir diyet yapmasını tavsiye etti.
- She advised him to go on a strict diet.
Hadi birer birer gidelim.
- Let's go one at a time.
Onlar tekrar grev yapacaklar mı? Korkarım ki öyle.
- Will they go on strike again? I'm afraid so.
O, çalışmaya devam edemeyecek kadar çok yorgundu.
- She was too tired to go on working.
Lütfen hikayene devam et.
- Please go on with your story.
Şimdi greve gitmek yararsız.
- It is useless to go on strike now.
İşçiler greve gitmekle tehdit etti.
- The employees threatened to go on strike.
I didn't make a decision because I didn't have anything to go on.
I really don't want to know what goes on between you and your boyfriend behind closed doors.
In order to get to town, I decided to go on the bus.
First of all, you go on about it far more than you think you do, ..
We cannot allow this state of affairs to continue any longer.
- We cannot allow this state of affairs to go on any longer.