gizlemek

listen to the pronunciation of gizlemek
التركية - الإنجليزية
hide

You didn't have to hide from me. - Benden gizlemek zorunda değilsin.

If you want to hide your face, walk naked. - Yüzünü gizlemek istiyorsan, çıplak yürü.

conceal

Poverty does more to bring out the worst in people and conceal the best than anything else in the world. - Yoksulluk insanlardaki en kötüyü ortaya çıkarmak ve en iyiyi gizlemek için dünyadaki başka her şeyden daha fazlasını yapar.

The criminal had to conceal his identity. - Suçlu kimliğini gizlemek zorunda kaldı.

bury
bottle up
cloak
obfuscate
tuck away
gloss over
efface
suppress
hugger-mugger
(deyim) keep dark
mantled
occult
secrete
to camouflage
camouflage
hugger mugger
to keep (something) secret, hide, conceal; to dissemble
hoodwink
hush
blot out
enshroud
plant
hush up
to hide, conceal, secrete
disguise
keep in one's bosom
keep in dark
keep from
keep back
cover up

Fadil went to extremes to cover up his greed. - Fadıl açgözlülüğünü gizlemek için her yolu denedi.

dissemble
cache
to hide, to bury; to conceal, to cloak, to mask; to belie, to suppress; to secrete; to disguise
obscure
mask

Tom was wearing a mask to conceal his identity. - Tom kimliğini gizlemek için bir maske takıyordu.

(deyim) sweep underneath the rug
(deyim) sweep underneath the carpet
lurk
veil

She wears a veil to hide her wounds. - O, yaralarını gizlemek için bir peçe takar.

wrap up
embower
belie

Tom believes that the government wants to hide the truth about aliens. - Tom hükümetin yabancılar hakkındaki gerçeği gizlemek istediğine inanıyor.

{f} shroud
{f} pocket
keep snug
{f} sheathe
gloze over
gloze
blot
{f} screen
draw a veil over
keep smth. under wraps
bosom
huggermugger
sweep under the carpet
kusurlarını gizlemek
whitewash
gizlemek (gerçeği)
dissimulate
gizlemek (gerçeği)
dissemble
duygularını gizlemek
dissemble
duygularını gizlemek
dissimulate
kimliğini gizlemek
disguise
gizleme
hide

Tom did his best to hide his disappointment. - Tom hayal kırıklığını gizlemek için elinden geleni yaptı.

Tom tried to hide his disappointment. - Tom hayal kırıklığını gizlemeye çalıştı.

gizleme
cover-up
gizleme
obfuscation
gizle
hide

She tried to hide her mistake from us. - O, hatasını bizden gizlemeye çalıştı.

He couldn't think where to hide it. - Onu nereye gizleyeceğini düşünemedi.

gizle
blot out
gizle
secrete
gizle
{f} secreting
gizle
{f} hidden

The sun was hidden in the moon's shadow. - Güneş ayın gölgesine gizlenmişti.

The money was hidden beneath the floorboards. - Para döşeme tahtalarının altında gizlenmişti.

gizle
conceal

We can normally conceal our thoughts from others. - Biz normalde düşüncelerimizi başkalarından gizleyebiliriz.

She concealed the fact that she used to be a salesgirl. - O, bir tezgahtar olduğu gerçeğini gizlemişti.

gizle
{f} disguise

She disguised herself as him. - O, kendini o olarak gizledi.

He disguised himself as a salesman and visited her house. - Bir satıcı olarak kimliğini gizledi ve onun evini ziyaret etti.

gizle
gloss over
gizleme
{i} secreting
gizleme
envelopment
gizleme
secretion
gizleme
occultation
gizleme
concealment
örtmek, gizlemek, maskelcmek; örtbas etm
cover, concealment, maskelcmek; sink ETM
Gizleme
(Askeri) protection from the eyes
birinden gizlemek
hold out on one
gerçeği gizlemek
to hide the truth, to keep the truth back
gizle
concealing

Tom isn't very good at concealing the way he really feels. - Tom gerçekten hissettiği şekli gizlemede çok iyi değildir.

Tom isn't very good at concealing his feelings. - Tom hislerini gizlemede çok iyi değildir.

gizle
concealed

Tom concealed his pistol under his coat. - Tom silahını paltosunun altında gizledi.

Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work. - Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.

gizle
disguised

She disguised herself as him. - O, kendini o olarak gizledi.

Tom disguised himself as a priest. - Tom bir rahip olarak kendini gizledi.

gizleme
keeping (something) secret, hiding, concealment; dissembling, dissemblance
gizleme
hiding, concealment, secreting
gizleme
dissimulation
gizleme
camouflage
gizleme
hiding

Hiding yourself won't help. - Kendini gizlemen işe yaramaz.

How do you know Tom wasn't hiding something? - Tom'un bir şey gizlemediğini nasıl biliyorsunuz?

gizleme
hiding, concealment
gizleme
suppression
gizleme
coverup
gizleme
obscuration
güvenli bir yere gizlemek
stash
güvenli bir yere gizlemek
stash away
niyetini gizlemek
lie low
sinirini gizlemek
bite one's lips
yeteneğini gizlemek
hide one's light under the bushel
التركية - التركية
Saklamak, görünmeyecek, belli olmayacak bir yere veya bir duruma koymak
Bilerek ve isteyerek bir olguyu haber vermemek: "Bu işi babasından gizlemiş ama, ablasına açmıştır."- H. Taner
Bilerek ve isteyerek bir olguyu haber vermemek
(Osmanlı Dönemi) TEDSİYE
(Osmanlı Dönemi) HAFY
(Osmanlı Dönemi) MUHAMERE
(Osmanlı Dönemi) İDGAM
(Osmanlı Dönemi) GATT
gizleme
Gizlemek işi
الإنجليزية - التركية

تعريف gizlemek في الإنجليزية التركية القاموس.

kendini gizlemek
Hide oneself
gizlemek
المفضلات