You don't have to dress up.
- Şık giyinmek zorunda değilsin.
If I were invisible I wouldn't have to dress myself.
- Görünmez olsam, giyinmek zorunda olmam.
I have to dry my hair, put on makeup and get dressed.
- Saçımı kurulamak, makyaj yapmak ve giyinmek zorundayım.
I have to get dressed now.
- Şimdi giyinmek zorundayım.
He needs ten hours to get dressed.
- Onun giyinmek için on saate ihtiyacı var.
I love to wear sport clothes.
- Spor giyinmeyi seviyorum.
Mary didn't want to wear a sexy costume for Halloween so she decided to dress like an Amish woman.
- Mary Cadılar bayramı için seksi bir kostüm giymek istemiyordu bu yüzden Amish bir kadın gibi giyinmeye karar verdi.
You don't have to dress up.
- Şık giyinmek zorunda değilsin.
She was dressed like an actress.
- O bir aktris gibi giyinmişti.
She is always neatly dressed.
- O her zaman temiz giyinir.
I got dressed early, but the workmen have not yet arrived.
- Ben erken giyindim ama işçiler henüz gelmedi.
Tom waited downstairs as Mary got dressed.
- Tom, Mary giyinirken alt katta bekledi.
Upon the day appointed for their execution she cut off her hair and dressed herself as if going to a fete.
- Onların idamı için belirlenen günde, o sanki şölene gidiyormuş gibi saçını kesti ve giyinip kuşandı.
She was dressed all in black.
- O tümüyle siyah giyindi.
Aimee is dressing in her bedroom.
- Aimee yatak odasında giyiniyor.
Tom went into his dressing room.
- Tom giyinme odasına gitti.
Tom helped his son get dressed.
- Tom oğlunun giyinmesine yardımcı oldu.
We have to get dressed.
- Biz giyinmek zorundayız.
Sami was dressed in cowboy attire.
- Sami kovboy kıyafeti giyindi.
Do you have to dress up every day for work?
- İş için her gün resmi giyinmek zorunda mısın?