giyimli

listen to the pronunciation of giyimli
التركية - الإنجليزية
dressed
wearing clothes
giyim
clothing

Is there a clothing store near here? - Buraya yakın bir giyim mağazası var mı?

Tom's efforts to open a clothing store went up in smoke. - Tom'un bir giyim mağazası açma çabaları boşa gitti.

giyimli kuşamlı
smartly dressed
giyim
{i} dress

What's wrong with the way I'm dressed? - Giyim tarzımın nesi var?

Paul is a natty dresser. - Paul giyimine özen gösteren kimse.

giyim
dressing
giyim
garment

I wonder what materials the garment is made of. - Giyim eşyasının hangi malzemelerden yapıldığını merak ediyorum.

giyim
wear

What's that your wearing? - Senin giyimin ne öyle?

giyim
wearing

What's that your wearing? - Senin giyimin ne öyle?

giyim
gear
giyim
turnout
iyi giyimli
natty
iyi giyimli
dressy
Giyim
casualwear
giyim
to wear
giyim
clothings
düzgün giyimli
dapper
fakir ama temiz giyimli kibar
shabby genteel
giyim
clothing, clothes, attire, apparel, garment, dressing; turnout
giyim
manner of dressing
giyim
wearing, putting on
giyim
piece of clothing, garment, dress; clothing, clothes, dress, apparel, attire
iyi giyimli
well groomed
iyi giyimli bir şekilde
nattily
iyi giyimli yankesici
swell mob
mükemmel giyimli
panoplied
sade giyimli
plain-clothed
temiz giyimli
well-groom
temiz giyimli
neat
temiz giyimli
smug
temiz giyimli
well groom
temiz giyimli
trig
şık giyimli dolandırıcı
slicker
şık giyimli şehirli
slicker
التركية - التركية
Giyinmiş, giyinik
giyimli kuşamlı
Temiz ve özenle giyinmiş (kimse)
giyim
Giyilen şeylerin tümü, giysi, giyecek
giyim
Giyme biçimi: "Sonunda giyiminden garsonların başı olduğu anlaşılan biri yaklaştı."- Ç. Altan
giyim
Giyme biçimi
giyim
Giyme işi
giyimli
المفضلات