Sophie'nin kendi midillisi vardı. Ona babası tarafından verilmişti.
- Sophie had her own pony. It had been given to her by her father.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
Tom'a yılda üç kez ikramiye verilir.
- Tom is given a bonus three times a year.
Bu yıl yine amatör müzisyenler tarafından birçok konser veriliyor.
- Again this year a lot of concerts are being given by amateur musicians.
Eskiden çok sigara içerdim ama artık sigara içmeyi bıraktım.
- I used to smoke a lot, but I have given up smoking now.
Tom'un eski arabası sonunda bozuldu.
- Tom's old car has finally given up the ghost.
Verilen zamanda bitirmeliyim.
- I must finish in a given time.
Bir tehdit altında verilen bir söz değersizdir.
- A promise given under a threat is worthless.
Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
- Food and blankets were given to the refugees.
Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.
- We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.
- The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.
Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
- Allen was given a problem that was impossible to solve.
Yukarıda verilen örneğe bak.
- See the example given above.