girişmek

listen to the pronunciation of girişmek
التركية - الإنجليزية
undertake
embark
embark upon
begin
approach
fling
kick off
interfere
enter upon
enter into
buckle down to
attack
address oneself to
(Hukuk) to initiate, to engage in, to tackle, to launch in, to proceed
enter on
buckle oneself to
set to
take the initiative
to begin to batter, beat, or thrash. (birbirine)
have a bash
fall to
jut into
to attempt, undertake; to set about, begin to
to meddle, interfere; to mix up (in)
to attempt, to enter into sth, to pitch into sth, to have a bash at; to go at sth, to knuckle down (to sth); (yemeğe) to pitch into sth; to begin to beat, to beat sb up
{f} proceed
start out
set
plow
tangle
begin beat
knuckle down
take up
try
fall
attempt

Dan wanted to attempt the robbery. - Dan soyguna girişmek istedi.

have a bash at
go into
set out
launch out
{f} tackle
venture upon
wade in
set off
set about
wade into
set one's hand to
knuckle down to
start in
{f} launch
venture on
take a step
set oneself to do smth
pitch into
throw oneself into
giriş
access

The police restricted access to the road. - Polis yola girişi kısıtladı.

Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access. - Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.

giriş
login

The newest version uses facial-recognition software to validate a login. - Yeni sürümü bir giriş doğrulamak için yüz tanıma yazılımı kullanır.

giriş
introduction

The introduction of the new tax is expected to affect the entire economy. - Yeni vergi girişinin tüm ekonomiyi etkilemesi bekleniyor.

In the introduction, the author is stating as follows. - Giriş bölümünde, yazar aşağıda gösterildiği gibi belirtiyor.

giriş
{i} entry

She posted an entry to the blog yesterday. - Dün bloğa bir giriş postaladı.

The entry requirements for the essay competition are very strict. - Kompozisyon yarışması için giriş şartları çok sıkıdır.

giriş
{i} entrance

The President's guards are stationed in front of the entrance. - Devlet Başkanının korumaları girişin önünde konuşlandırıldılar.

We are, in large measure, responsible for students' success in the entrance exam. - Biz öğrencilerin giriş sınavındaki başarılarından büyük ölçüde sorumluyuz.

giriş
input

We gave them our input. - Onlara bizim veri girişini verdik.

Thanks for your input. - Veri girişin için teşekkürler.

girişmek 1
to get tangled up, be intertwined. 2. to get into a fight or quarrel
giriş
(Bilgisayar) port

If you combine them in this way, you get a 14 port USB hub. - Bunları bu şekilde birleştirirsen; 14 girişli bir USB çoklayıcı elde edersin.

giriş
vestibule
giriş
{i} induction
giriş
{i} intake
giriş
ingress
giriş
{i} prelude
giriş
{i} pass

Since their first appearance on earth, men have gathered information and have attempted to pass useful ideas to other men. - Yeryüzüne ilk çıkışından beri, insan oğlu bilgi topladı ve faydalı fikirleri diğer insanlara bildirme girişiminde bulundu.

He's studying hard so he can pass the entrance exam. - Giriş sınavını geçebilsin diye, o sıkı çalışıyor.

giriş
{i} enter

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

Tom must've heard us enter. - Tom bizim girişimizi duymuş olmalı.

girişme
{i} undertaking
giriş
(Bilgisayar) home

Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal. - Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.

giriş
preliminary
giriş
(Bilgisayar) line in
giriş
introductions
giriş
hail
giriş
(Bilgisayar) intro

The introduction of the new tax is expected to affect the entire economy. - Yeni vergi girişinin tüm ekonomiyi etkilemesi bekleniyor.

In the introduction, the author is stating as follows. - Giriş bölümünde, yazar aşağıda gösterildiği gibi belirtiyor.

giriş
prequel
giriş
input/output
girişme
(Tıp) fusion
girişme
bout
siyasi pazarlığa girişmek
(Politika, Siyaset) bargain
giriş
door

Tom paused in the doorway. - Tom girişte durakladı.

A man suddenly appeared in the doorway. - Kapı girişinde aniden bir adam göründü.

giriş
admission

The admission is ten dollars a person. - Giriş ücreti bir kişi için 10 dolardır.

The admission costs six euros but on Sundays it's free. - Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.

giriş
foyer

I will meet you in the hotel foyer. - Ben sizi otelin giriş salonunda karşılayacağım.

giriş
inlet
giriş
preamble
giriş
prologue
Giriş
ıntroduction

Yes. She got an introduction from her previous doctor and transferred to this hospital. - Evet. O önceki doktorundan bir giriş aldı ve bu hastaneye transfer edildi.

The introduction of the new tax is expected to affect the entire economy. - Yeni vergi girişinin tüm ekonomiyi etkilemesi bekleniyor.

giriş
the introduction
giriş
logging in
giriş
interfere
giriş
entering

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

giriş
introduction of
giriş
entry to
Giriş
penetration
acele ile girişmek
rush into
azimle girişmek
put one's hand to the plow
azimle girişmek
put one's hand to the plough
başından büyük işe girişmek
to bite off more than one can chew
başından büyük işe girişmek
bite off more than one can chew
başından büyük işlere girişmek/karışmak
to undertake things that are beyond one's powers, bite off more than one can chew
bir işe girişmek
engage in
canla başla girişmek
wire away
canla başla girişmek
wire in
cesaret edip girişmek
venture upon
cesaret edip girişmek
venture on
ciddiyetle bir işe girişmek
(Dilbilim) buckle down to
düşünmeden girişmek
rush
düşünmeden girişmek
rush into
gayretle girişmek
put one's hand to the plough
gayretle girişmek
put one's hand to the plow
giriş
going in, entering; entry, entrance, access, inlet; foyer, hall; doorway; admittance, admission; introduction; input
giriş
input , introduction , entry
giriş
checkin

The man is checking in at a hotel. - Adam bir otelde giriş yapıyor.

giriş
influx
giriş
adit
giriş
gate

A car was blocking the gateway. - Bir araba giriş kapısını kapatıyordu.

Admission is $30 at the gate. - Giriş ücreti kapıda 30 dolar.

giriş
doorway

His mother was standing in the doorway. - Onun annesi girişte duruyordu.

Tom moved toward the doorway. - Tom girişe doğru hareket etti.

giriş
entry, entrance
giriş
entree
giriş
inflow
giriş
ante

Please hang your coat in the anteroom. - Lütfen ceketinizi giriş salonunda asın.

giriş
(Hukuk) admission, entry, accession, initiate, admission, input
giriş
exordium
giriş
admittance

No admittance during the performance. - Gösteri boyunca giriş izni yoktur.

giriş
lead in
giriş
proem
giriş
(Tekstil) entrace
giriş
intrusion
giriş
ingression
giriş
leadin
giriş
{i} gateway

A car was blocking the gateway. - Bir araba giriş kapısını kapatıyordu.

girişme
attack
girişme
launching
hevesle girişmek
buckle down to
iddiaya girişmek/girmek/tutuşmak
to make a bet with each other (about)
imkânsız işe girişmek
squere the circle
işe balta ile girişmek
to set about doing something like a bull in a china shop
işe girişmek
to set to work
işe girişmek
approach a task
işe girişmek
to embark on a job enthusi
işe girişmek
roll up one's sleeves
işe girişmek
get busy
kampanya açmak/ya girişmek
to start a campaign, begin a drive
kavgaya girişmek
cut up rough
kavgaya tutuşmak/girişmek
to start quarreling (with each other)
mücâdeleye girişmek
enter the lists
rekabete girişmek
enter into rivalry with
sille tokat girişmek
fly out at smb
tekme tokat girişmek
beat up
tekme tokat girişmek
to beat sb up
yemeğe girişmek
walk into one's food
yemeğe girişmek
dig
yemeğe girişmek
dig into
çarpışmaya girişmek
to enter into combat
التركية - التركية
Kavgaya tutuşmak
Dövmeye başlamak
Birbirine karışmak
Bir işe, bir şeye başlamak için hazırlık yapmak, ele almak, teşebbüs etmek: "Erkek arkadaşları ile sosyal nizam üzerinde sonu gelmeyen tartışmalara girişirdi."- H. Taner
Bir işe, bir şeye başlamak için hazırlık yapmak, ele almak, teşebbüs etmek
tevessül etmek
tutuşmak
Giriş
methal
Giriş
antre
giriş
Bir eserin konusunu tanıtarak kolay kavranmasını sağlayan, ön sözden sonra yer alan bölüm, methal
giriş
Bir yapıda içeri geçilen yer, methal, antre
giriş
Bir yere girmek için ödenen para, giriş ücreti, duhuliye
giriş
Girme işi veya biçimi: "Fakülteye her girişimde ilk selamlaştığım o olurdu."- H. Taner
giriş
Bir bilime hazırlık amacıyla yazılan eser
giriş
Bir yapıda girip geçilen yer, methal, antre
giriş
Girme işi veya biçimi
giriş
Bir anlatımda gelişme bölümüne hazırlık yapmayı sağlayan bölüm, girizgâh
giriş
Bir müzik parçasında baştaki bölüm, methal
girişme
Girişmek işi, teşebbüs
girişmek
المفضلات