girişler

listen to the pronunciation of girişler
التركية - الإنجليزية
inputs
(Spor) approaches
entries

Entries are now being accepted. - Girişler artık kabul edilmektedir.

giriş
access

They have access to the library. - Onların kütüphaneye giriş izinleri var.

Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access. - Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.

giriş
login

The newest version uses facial-recognition software to validate a login. - Yeni sürümü bir giriş doğrulamak için yüz tanıma yazılımı kullanır.

giriş
introduction

In the introduction, the author is stating as follows. - Giriş bölümünde, yazar aşağıda gösterildiği gibi belirtiyor.

The introduction of the new tax is expected to affect the entire economy. - Yeni vergi girişinin tüm ekonomiyi etkilemesi bekleniyor.

giriş
{i} entry

The police found no sign of forced entry. - Polis zorla giriş izi bulamadı.

You have an entry ticket. - Senin bir giriş biletin var.

giriş
{i} entrance

We are, in large measure, responsible for students' success in the entrance exam. - Biz öğrencilerin giriş sınavındaki başarılarından büyük ölçüde sorumluyuz.

A car stopped at the entrance. - Girişte bir araba durdu.

giriş
input

Thanks for your input. - Veri girişin için teşekkürler.

We gave them our input. - Onlara bizim veri girişini verdik.

giriş
(Bilgisayar) port

If you combine them in this way, you get a 14 port USB hub. - Bunları bu şekilde birleştirirsen; 14 girişli bir USB çoklayıcı elde edersin.

gir
come in

Please make an appointment to come in and discuss this further. - İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.

She beckoned me to come in. - O bana içeri girmem için işaret etti.

giriş
vestibule
giriş
{i} induction
giriş
{i} intake
giriş
ingress
giriş
{i} prelude
giriş
{i} pass

He's studying hard so he can pass the entrance exam. - Giriş sınavını geçebilsin diye, o sıkı çalışıyor.

Taro is very likely to pass the university entrance examination. - Taro büyük olasılıkla üniversite giriş sınavını geçecek.

giriş
{i} enter

Tom is an enterprising young man. - Tom girişimci genç bir adam.

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

gir
(Bilgisayar) sign in
gir
(Bilgisayar) retype
giriş
(Bilgisayar) home

Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal. - Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.

giriş
preliminary
giriş
(Bilgisayar) line in
giriş
introductions
giriş
hail
giriş
(Bilgisayar) intro

The introduction of the new tax is expected to affect the entire economy. - Yeni vergi girişinin tüm ekonomiyi etkilemesi bekleniyor.

Yes. She got an introduction from her previous doctor and transferred to this hospital. - Evet. O önceki doktorundan bir giriş aldı ve bu hastaneye transfer edildi.

giriş
prequel
giriş
input/output
giriş
door

Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face. - Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.

The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door. - Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.

gir
incur
gir
got into

He got into this school in September last year. - Geçen yıl eylül ayında bu okula girdi.

Would you mind telling me how you got into my office? - Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin?

gir
get into

Does Tom get into the city very often? - Tom çok sık şehre girer mi?

It's possible that Tom will get into Harvard. - Tom'un Harvard'a girmesi mümkündür.

gir
fallen under
gir
{f} enter

For our children to be safe, please do not enter adult sites. - Çocuklarımızın güvenliği için, lütfen yetişkin sitelerine girmeyin.

One hundred and fifty people entered the marathon race. - Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.

gir
gone into
gir
fell under
gir
fall under
gir
go into

I saw him go into the toilet a few minutes ago. - Beş dakika önce onun tuvalete girdiğini gördüm.

The system will go into operation in a short time. - Sistem kısa bir süre içinde hizmete girecek.

gir
went into
giriş
admission

He applied for admission to the club. - O, kulübe giriş için başvurdu.

The admission costs six euros but on Sundays it's free. - Giriş ücreti 6 £ ama Pazar günleri ücretsiz.

giriş
foyer

I will meet you in the hotel foyer. - Ben sizi otelin giriş salonunda karşılayacağım.

giriş
inlet
giriş
preamble
giriş
prologue
Giriş
ıntroduction

Yes. She got an introduction from her previous doctor and transferred to this hospital. - Evet. O önceki doktorundan bir giriş aldı ve bu hastaneye transfer edildi.

In the introduction, the author is stating as follows. - Giriş bölümünde, yazar aşağıda gösterildiği gibi belirtiyor.

giriş
the introduction
giriş
logging in
giriş
interfere
giriş
entering

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

giriş
introduction of
giriş
entry to
Giriş
penetration
giriş
going in, entering; entry, entrance, access, inlet; foyer, hall; doorway; admittance, admission; introduction; input
giriş
input , introduction , entry
giriş
checkin

The man is checking in at a hotel. - Adam bir otelde giriş yapıyor.

giriş
influx
giriş
adit
giriş
gate

A car was blocking the gateway. - Bir araba giriş kapısını kapatıyordu.

Admission is $30 at the gate. - Giriş ücreti kapıda 30 dolar.

giriş
doorway

Tom moved toward the doorway. - Tom girişe doğru hareket etti.

Tom paused in the doorway. - Tom girişte durakladı.

giriş
entry, entrance
giriş
entree
giriş
inflow
giriş
ante

Please hang your coat in the anteroom. - Lütfen ceketinizi giriş salonunda asın.

giriş
(Hukuk) admission, entry, accession, initiate, admission, input
giriş
exordium
giriş
admittance

No admittance during the performance. - Gösteri boyunca giriş izni yoktur.

giriş
lead in
giriş
proem
giriş
(Tekstil) entrace
giriş
intrusion
giriş
ingression
giriş
leadin
giriş
{i} gateway

A car was blocking the gateway. - Bir araba giriş kapısını kapatıyordu.

التركية - التركية

تعريف girişler في التركية التركية القاموس.

Giriş
methal
Giriş
antre
GÎR
(Osmanlı Dönemi) f. (Giriften) "Tutmak, yakalamak" mastarının emir köküdür. Türkçedeki: yapan, tutan, tutucu, dağılan, yayılan gibi mânalara gelir. Kelimenin sonuna eklenir
giriş
Bir eserin konusunu tanıtarak kolay kavranmasını sağlayan, ön sözden sonra yer alan bölüm, methal
giriş
Bir yapıda içeri geçilen yer, methal, antre
giriş
Bir yere girmek için ödenen para, giriş ücreti, duhuliye
giriş
Girme işi veya biçimi: "Fakülteye her girişimde ilk selamlaştığım o olurdu."- H. Taner
giriş
Bir bilime hazırlık amacıyla yazılan eser
giriş
Bir yapıda girip geçilen yer, methal, antre
giriş
Girme işi veya biçimi
giriş
Bir anlatımda gelişme bölümüne hazırlık yapmayı sağlayan bölüm, girizgâh
giriş
Bir müzik parçasında baştaki bölüm, methal
girişler
المفضلات