gideren

listen to the pronunciation of gideren
التركية - الإنجليزية
removing
present participle of remove
{i} act of taking off, act of shedding; act of taking away; elimination; ejection, dismissal
gider
{i} expenditure

We should strike a balance between our expenditure and income. - Kazancımız ve giderimiz arasında orta yolu bulmalıyız.

gider
{i} expense

I paid the bill out of my expense account. - Ben faturayı gider hesabımdan ödedim.

Tom calculated his expenses. - Tom giderlerini hesapladı.

gider
appropriations
gider
excise
gider
(Kanun) debit
gider
(Gıda) drain
gider
(Politika, Siyaset) charge
gider
drain down
koku gideren
deodorant
gider
{f} contented
gider
outlay
gider
appease

The apple appeased my hunger temporarily. - Elma, açlığımı geçici olarak giderdi.

gider
compensate
gider
outgoings
gider
(Hukuk) appropriations, charge, expenditure
gider
expenditure(s), expense(s), outlay; Brit. outgoings
gider
counteract
gider
expenses

She tried to lessen her expenses. - Ona giderlerini azaltmaya çalıştı.

Tom sent money to Mary to help her pay for school expenses. - Tom Mary'ye okul giderlerini ödemesine yardımcı olmak için para gönderdi.

gider
dispel

Her smooth entry into the ranks of the royal family will help to dispel these fears. - Onun kraliyet ailesinin saflarına düzgün girişi bu korkuların giderilmesine yardımcı olacaktır.

gider
outgo
stres gideren delik
stress-relief opening
التركية - التركية

تعريف gideren في التركية التركية القاموس.

gideren alan
Bir demiri mıknatısladıktan sonra bunun bir noktasından çıkan indükleme akışını sıfıra indirmek için gereken şiddetteki manyetik alan
gider
Bir iş için harcanan paranın bütünü, masraf
gider
Bir iş için harcanan paranın bütünü, masraf: "Böylece temizleyici giderlerinden tasarruf ettiklerini sanırım."- H. Taner
gider
Gelecekte sağlanacak değerler karşılığı yapılan harcamalar
gider
Binalarda ortak kullanımla ilgili atık suların merkezî kanalizasyona iletilmesini sağlayan boru hattı
gideren
المفضلات