Bayan misafire çayı veriyor.
- Die Dame gibt dem Gast den Tee.
Hayat sana limon veriyorsa, ondan limonata yap!
- Wenn das Leben dir Zitronen gibt, mach' Limonade daraus!
Babam tüm maaşını anneme veriyor.
- My father gives my mother all of his salary.
Babam benim arkadaşım çünkü bana bir sürü oyuncak veriyor.
- My father is my friend because he gives me a lot of toys.
Güneş bizi ışık ve ısı verir.
- The sun gives us light and heat.
Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
- At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.
There are many words that I don't understand.
- Es gibt viele Wörter, die ich nicht verstehe.
There are too many things to do!
- Es gibt zu viele Dinge zu tun!
There is only one store on the whole island.
- Es gibt nur einen Laden auf der ganzen Insel.
There is no solution.
- Es gibt keine Lösung.