Sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.
- Sie sah aus, als wenn sie einen Geist gesehen hätte.
Daha önce böyle bir yer görmemiştim.
- Ich hatte einen solchen Ort noch nie zuvor gesehen.
O gün kocamı ilk kez görmüştüm.
- An dem Tag habe ich meinen Mann das erste Mal gesehen.
Sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyordu.
- Sie sah aus, als wenn sie einen Geist gesehen hätte.
Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
- The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
Tom öyle görünen bir ceketi asla giymezdi.
- Tom would never wear a coat that looked like that.
Sıcak kum üzerindeki beş saatten sonra ufukta bir çöl serabı gibi görünen bir şey görmeye başladı.
- After five hours on the hot sand, he began to see something on the horizon that looked like a desert mirage.
Gökyüzünde görülen çok sayıda yıldızlar vardı.
- There were several stars to be seen in the sky.
Gökyüzünde görülen bir sürü yıldız vardı.
- There were a lot of stars seen in the sky.
Onlarla görülmekten utanmam.
- I am not ashamed to be seen with them.
Sonuç görülmek için kalır.
- The result remains to be seen.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
- I had never seen a panda until I went to China.
Ben camı kırarken görüldüm.
- I was seen to break the window.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
I've never seen such a beautiful sunset.
- Ich habe nie so einen schönen Sonnenuntergang gesehen.
Never have I seen her before.
- Ich habe sie noch nie zuvor gesehen.
Statistically speaking, flying in a plane is much safer than traveling by car.
- Statistisch gesehen, ist es viel sicherer, mit dem Flugzeug als mit dem Auto zu reisen.