Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
- Tom was lucky that Mary didn't hit him.
Tom Mary'ye vurmak istedi fakat John onu durdurdu.
- Tom wanted to hit Mary, but John stopped him.
8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
- A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
bir kızı götürmek.
Onların konseri büyük bir başarıydı.
- Their concert was a big hit.
Onun son oyunu büyük bir başarıydı.
- His last play was a big hit.
I didn't hear how many times the clock struck.
- Ich habe nicht mitbekommen, wie oft die Uhr geschlagen hat.
The clock has just struck three.
- Die Uhr hat gerade drei geschlagen.