تعريف germé في التركية الإنجليزية القاموس.
- germe
- (Denizbilim) daliane
- germe
- staying
- germe
- stress
- germe
- tauting
- germe
- tensioning
- germe
- (Tıp) distention
- germe
- tensile
- germe
- tautening
- germe
- stretching
- germe
- stretching, strain, stress, tension
- germe
- stretching out, extending (a limb, muscle, etc.)
- germe
- strain
I want to strain your nerves.
- Ben sinirlerini germek istiyorum.
- germe
- lifting
- germe
- stretching, straining, tightening
- germe
- tension
- germe
- elongation
- germe
- spreading
- germe aparatı
- expander
- germe cıvatası
- (İnşaat) stay bolt
- germe deneyi
- tensile test
- germe işlemi
- take-up
- germe makinesi
- stenter
- germe makinesi
- (Teknik,Tekstil) tenter
- germe-kurutma makinesi
- (Tekstil) tenter
- germe-kurutma makinesi
- (Tekstil) stenter
- germe halatı
- guy
- germe kablosu
- guy
- germe aracı
- (Tekstil) clamping device
- germe ağırlığı
- tension weight
- germe bandı
- tensioning band
- germe bağlantı parçası
- (Otomotiv) tensioning bracket
- germe braketi
- (Otomotiv) tensioning bracket
- germe civatası
- tensile bolt
- germe civatası
- threaded bolt
- germe donanımı
- turnbuckle
- germe donanımı
- tensioning gear
- germe donanımı
- turn buckle
- germe düzeni
- trussing
- germe egzersizi
- (Tıp) stretching exercises
- germe gerinimleri
- stretcher strains
- germe haddesi
- tension roll
- germe halatı
- guy rope
- germe halkası
- tensioning eyelet
- germe kaması
- tightening key
- germe kancası
- tensioning hook
- germe kasnağı
- (Otomotiv) tensioning pulley
- germe kasnağı
- tightening pulley
- germe kasnağı
- take-up pulley
- germe kolu
- tensioning lever
- germe kolu
- tensioning rod
- germe kolu
- tensioning arm
- germe krikosu
- tensioning jack
- germe kuvveti
- axial tension
- germe makarası
- expanding roller
- germe makinesi
- stenter frame
- germe makinesi kancası
- (Teknik,Tekstil) tenter hook
- germe manşonu
- take-up sleeve
- germe mesnedi
- (Askeri) anchor block
- germe plakası
- tensioning plate
- germe sistemi
- tense system
- germe somunu
- take-up nut
- germe tertibatı
- stretching device
- germe tertibatı
- wire stretcher
- germe vidalı çekme çubuğu
- adjustable actuating rod
- germe vidası
- tensioning screw
- germe yayı
- detent spring
- germe yayı
- (Otomotiv) tensioning spring
- germe çubuğu
- (Tekstil) brace rod
- germe çubuğu
- tension rod
- germe ünitesi
- strain unit
- germe şeridi
- tensile band
- germe-kurutma makinesi
- tenter, stenter ram
- ger
- {f} strained
The atmosphere became strained when he came.
- O geldiğinde ortam gerginleşti.
Their marriage has been strained lately because of financial problems.
- Mali sıkıntılar nedeniyle evlilikleri son zamanlarda gerildi.
- germe
- drop bar
- germe
- (Tıp) extension
- ger
- stretch out
- ger
- {f} stretch
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
During the intermission I got up to stretch my legs.
- Molada bacaklarımı germek için kalktım.
- ger
- {f} tense
What Jane said made the atmosphere less tense.
- Jane'in söylediği ortamı daha az gerdi.
The atmosphere in Washington became very tense.
- Washington'daki atmosfer çok gergin oldu.
- ger
- {f} straining
- ger
- {f} tensed
Relax. You're all tensed up.
- Rahatlayın. Hepiniz gerginsiniz.
- ger
- {f} strain
The atmosphere became strained when he came.
- O geldiğinde ortam gerginleşti.
Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother.
- Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.
- ger
- {f} stretched
The cat was lying stretched out at full length in the sunlight streaming through the window.
- Kedi, pencereden giren güneş ışığında boylu boyunca gerinerek uzanıyordu.
He stretched and took a deep breath.
- Gerindi ve derin bir nefes aldı.
- ger
- tense up
- germe
- {i} straining
- germe
- distension
- germe
- stretch
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
During the intermission I got up to stretch my legs.
- Molada bacaklarımı germek için kalktım.
- acılara göğüs germe
- stoicism
- esneme-plastik germe
- (Gıda) elastic plastic stretching
- esneme-plastik germe
- elastic-plastic stretching
- ger
- recover
It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
Though the doctor did his best, the patient's recovery was slow.
- Doktor elinden geleni yapmasına rağmen hastanın iyileşmesi yavaş gerçekleşti.
- germe
- distend
- iplik germe
- (Tekstil) thread nipper spring
- kumaş germe donanımı
- spreading machine
- zincir germe dişlisi
- (Otomotiv) chain tensioner sprocket
- zincir germe dişlisi
- take-up sprocket
- çarmıha germe
- crucifixion
- üst germe
- ledger