gerekli

listen to the pronunciation of gerekli
التركية - الإنجليزية
necessary

It is necessary that every member observe these rules. - Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.

When you go abroad, you'd better keep in mind that tipping is necessary. - Yurt dışına gittiğinizde, bahşiş vermenin gerekli olduğunu aklınızda tutsanız iyi olur.

essential

The potato ricer, similar to the garlic press, is essential to making lefse. - Sarmısak presine benzer, patates presi lefse ,Norveç patates yemeği, yapmak için gereklidir.

It is essential to keep calm in a time of crisis and avoid going haywire. - Bir kriz anında sakin kalmak ve kontrolü kaybetmemek gereklidir.

required

A customs declaration is required. - Bir gümrük beyanı gereklidir.

A list of required hardware is available here. - Gerekli donanımın listesi burada mevcut.

wanted

I didn't feel wanted. - Ben gerekli hissetmiyorum.

Tom wanted to feel needed. - Tom gerekli hissetmek istiyordu.

fundamental
due

We have to follow due process. - Gerekli işlemleri takip etmek zorundayız.

desired
deficient
needfull
(Bilgisayar) requiredrequired
dueness
needful
imperative
material

I have not yet collected sufficient materials to write a book. - Bir kitap yazmak için henüz gerekli malzemeleri toplamadım.

necessary, essential, requisite, needed, required
ought
obligatory
necessary, needed, required
requisite

I won't be able to go travelling until the requisite visa fees are paid. - Ben gerekli vize ücretleri ödenene kadar seyahata gidemeyeceğim.

indispensable

Sleep and good food are indispensable to good health. - Uyku ve iyi yemek iyi sağlık için gereklidir.

integral
be necessary

Outside advice may be necessary. - Dış tavsiye gerekli olabilir.

I really don't think that'll be necessary. - Gerçekten onun gerekli olacağını düşünmüyorum.

prerequisite
bounden
gerek
need

I need medicine. Where is the pharmacy? - Bana ilaç gerekiyor. Eczane nerede?

My clock needs to be fixed. - Saatimin onarılması gerekiyor.

gerekli olmak
(Hukuk) call for
gerekli olan
(Ticaret) requisite
gerekli olarak
essentially
gerekli şart
sine qua non
gerekli adımları atmak
(Askeri) take action
gerekli değil
(Bilgisayar) not required

Reservations are not required. - Rezervasyonlar gerekli değil.

Your approval is not required. - Benim onayım gerekli değil.

gerekli esas
essential
gerekli koşul
(Bilgisayar,Matematik,Ticaret) necessary condition
gerekli kural
(Ticaret) exclusive requirement
gerekli kılmak
necessitate
gerekli lüzumlu
necessary
gerekli olmak
need
gerekli para
wherewithal
gerekli şart
essential condition
gerekli adımlar
necessary actions
gerekli adımı atmak
take necessary step
gerekli asgari malzeme
(Askeri) minimum essential equipment
gerekli askeri kuvvet
(Askeri) required military force
gerekli aygıt
native device
gerekli belgeleri düzenlemek
(Kanun) prepare pertinent documents
gerekli bilgi
(Argo) good oil
gerekli bilgiler
background information
gerekli bir şekilde
needfully
gerekli büyüme oranı
(Ticaret) warranted rate of growth
gerekli cesareti olmak
(deyim) have it in one
gerekli dağıtım tarihi
(Askeri) required delivery date
gerekli düzenleme
necessary regulation
gerekli düzenleme
necessary arrangement
gerekli eğitim hedefleri
(Askeri) essential training goals
gerekli giderler
(Ticaret) necessary outlay
gerekli görülmek
be regarded necessary
gerekli görülmek
be considered necessary
gerekli görülmeyen
not considered necessary
gerekli izin
necessary permission
gerekli izinleri vermek
give necessary permissions
gerekli konumda
in position
gerekli koşullar
(Askeri) qualifying conditions
gerekli lisans
(Bilgisayar) licenses needed
gerekli malzeme miktarı
(Çevre) significant quantity
gerekli miktar
deficient amount
gerekli miktar
(Gıda) quantum satis
gerekli miktar
required quantity
gerekli miktarda vermemek
shortchange
gerekli mukavemet
strength requirements
gerekli neden
(Tıp) necessary cause
gerekli niteliklere sahip olmak
be qualified to
gerekli niteliklere sahip olmak
habilitate
gerekli olan
deficient
gerekli olan bilgiler
what's what
gerekli olan itina
due care
gerekli olmak
be indicated
gerekli olmak
be required
gerekli olmak
require
gerekli olmak
be necessary
gerekli olmama
nonnecessity
gerekli olmayan
non – mandatory
gerekli olmayan
non mandatory
gerekli parayı bulmak
raise the wind
gerekli sayı
(Bilgisayar) num needed
gerekli sayıda
in necessary number
gerekli vasıfları taşıma
have the necessary qualifications
gerekli vesika
(Ticaret) necessary certificate
gerekli yasal izin
(Ticaret) necessary legal permission
gerekli yol aralığı sayısı; arama ve kurtarma birliklerinin sayısı (SRUs)
(Askeri) number of required track spacings; number of search and rescue units (SRUs)
gerekli çoğunluk
quorum
gerekli çoğunluk
(Hukuk) required majority
gerekli önlemleri almak
take due precautions
gerekli önlemleri almak
(Hukuk) undertake necessary measures
gerekli özen
due care
gerekli özen
(Hukuk) (gösterilerek) due diligence
gerekli özeni göstermek
give the full treatment
gerekli üretim
(Ticaret) production requirement
gerekli şey
requisite
gerekli şeyler
(Latin) necessarium
gerçekten gerekli
must-have
gece kıyafeti gerekli mi
Is evening dress required
asıl gerekli şey
essential
gerek
whether or

I wondered whether or not Tom had told Mary she needed to do that. - Tom'un Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyleyip söylemediğini merak ettim.

Tom is having trouble deciding whether or not he really needs to go. - Tom gerçekten gitmesinin gerekip gerekmediğine karar vermekte sorun yaşıyor.

gerek
demand

He demanded that I should pay the money at once. - Parayı bir kerede ödemem gerektiğini talep etti.

This problem demands immediate attention. - Bu soruna hemen dikkat edilmesi gerekir.

gerek
want

It is not necessary for you to take his advice if you don't want to. - Siz istemiyorsanız onun tavsiyesini almanıza gerek yok.

If you don't want to go, you don't need to. - Gitmek istemiyorsan, gitmene gerek yok.

gerek
concern

Should we be concerned? - Endişeli olmamız gerekiyor mu?

Concerning this matter, I'm the one to blame. - Bu konuyla ilgili, suçlanması gereken kişi benim.

gerek
occasion
gerek
ought

You ought to see a dentist. - Bir diş hekimini ziyaret etmen gerekiyor.

I think that you ought to apologize to her. - Ben ondan özür dilemen gerektiğini düşünüyorum.

gerekli görmek
consider it necessary
gerekli görmek
consider something necessary
gerek
requirement

Tom didn't find anyone who met the requirements. - Tom gereksinimleri karşılayan birini bulamadı.

Please tell me the requirements for admission to the college. - Koleje kabul için gerekli şeyleri anlatabilir misiniz.

gerek
involvement
gerek
required to

All passengers are required to show their tickets. - Tüm yolcuların biletlerini göstermeleri gerekir.

Newton discovered that a force is required to change the speed or direction of movement of an object. - Newton gücün bir nesnenin hareket hızını ya da yönünü değiştirmek için gerekli olduğunu keşfetti.

gerek
(Nükleer Bilimler) necessary

It is necessary that every member observe these rules. - Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.

If you are going abroad, it's necessary to have a passport. - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.

en gerekli
most necessary
gerek
the need
yapılması gerekli olan şey
what is needed
Felaket safhası: Alarm safhasından sonra gerekli usuller icra edildikten sonra i
(Askeri) distress phase (ICAO)
disket gerekli
(Bilgisayar) disk required
en gerekli şey
the be all and end all
en gerekli şeyden mahrum etmek
eviscerate
gerek
necessity, need, requirement; necessary, needed; whether ... or
gerek
exigence
gerek
both ... and: Gerek annesi, gerek babası aynı yerdendirler. Both his mother and his father are from the same place
gerek
whether ... or: Gerek ben gideyim, gerek siz gidin, gerek o gitsin, farketmez. Whether it is I or you or he who goes, it does not make any difference
gerek
requisition
gerek
necessity

We understand the necessity of studying. - Eğitimin gerekliliğini anlıyoruz.

Necessity is the mother of invention. - Gereksinim icatın annesidir.

gerek
exigency
gerek
repeated, preceding nouns or phrases in parallel position
gerek
pinch

This will come in handy in a pinch. - Bu gerektiğinde işe yarayacak.

You'll get used to living alone in a pinch. - Gerektiğinde yalnız yaşamaya alışacaksın.

pasaportum gerekli mi
Is my passport necessary
rezervasyon gerekli
Reservations are required
reçete gerekli
Requires a doctor's prescription
sadece gerekli olanları yapın
Just do the essentials
seyahat gerekli
(Bilgisayar) travel required
tarama gerekli
(Bilgisayar) scan required
uzunluk gerekli
(Bilgisayar) length required
yapılması gerekli
bounden
çok gerekli
of the essence
ön izin gerekli
(Askeri) prior permission required
önceden gerekli olan
prerequisite
önceden gerekli şey
prerequisite
التركية - التركية
Yapılması, olması veya bulunması uygun olan, yerinde olan, lüzumlu, vacip: "Bize gerekli olan şey, adamakıllı bir harita, bir de kılavuz."- H. E. Adıvar
Yapılması, olması veya bulunması uygun olan, yerinde olan, lüzumlu, vacip
(Hukuk) MUKTAZİ
Gerek
(Hukuk) İKTİZA
Gerekli olmak
vacip olmak
gerek
Kelimeleri, kelime öbeklerini, görevdeş ögeleri birleştirme, eşitlik, istenileni seçme gibi anlamlar katarak bağlar
gerek
Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu (şey), lazım: "Mecnunlara Leylâ gerek, bana seni gerek seni."- Yunus Emre
gerek
Güçlü ihtimal belirtir
gerek
İcap

Bu yalnızca biraz istikrar icap ettirir. - Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.

gerek
Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu (şey), lâzım
gerek
Kelimeleri, kelime öbeklerini, görevdeş ögeleri birleştirme, eşitlik, istenileni seçme gibi anlamlar katarak bağlar: "Gerek baba, gerek de ana tarafından sofuluk göreneğine vâris olmadım."- Y. K. Beyatlı. İcap: "... millî güvenlik gereklerinin ihlal edilmesi ... hâlinde belirli bir toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasaklayabilir."- Anayasa
gerek
Güçlü ihtimal belirtir: "Bunların bir bildikleri olsa gerek."- M. Ş. Esendal
gerekli
المفضلات