Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I really look forward to your visit in the near future.
- Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
He is very clever indeed.
- O gerçekten çok zeki.
Life is indeed a good thing.
- Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.
Can computers actually translate literary works?
- Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
Tom says he has actually seen a ghost.
- Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.
The artistic beauty of the garden is truly amazing.
- Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.
I can truly say that baby is ugly.
- Bebeğin çirkin olduğunu gerçekten söyleyebilirim.
I don't really like him, in fact, I hate him.
- Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.
In fact, he didn't go to the church.
- Gerçekten, o kiliseye gitmedi.
Can computers actually translate literary works?
- Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
Tom has actually never been to Boston.
- Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I was really very happy.
- Gerçekten çok mutluydum.
I honestly didn't know Tom would be here.
- Tom'un burada olacağını gerçekten bilmiyordum.
I honestly don't care.
- Gerçekten umurumda değil.
She's really smart, isn't she?
- O gerçekten zeki, değil mi?
She's really smart, isn't she?
- O gerçekten akıllı, değil mi?
He's quite a nice fellow but I don't like him.
- O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.
This TV program is really quite interesting.
- Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.
That could be true, but I don't really think so.
- O doğru olabilir ama gerçekten öyle düşünmüyorum.
They say that in America anyone can become president, but perhaps that's not really true.
- Onlar Amerika'da herhangi birinin başkan olabileceğini söylüyorlar fakat belki gerçekten doğru değildir.
Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.
- Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.
Tom is genuinely concerned.
- Tom gerçekten endişeli.
I really appreciate the help you've given me over the years.
- Yıllardır bana yaptığın yardımı gerçekten takdir ediyorum.
Did that accident really happen last year?
- Kaza gerçekten geçen yıl mı oldu?
If you keep on complaining, I will get mad for real.
- Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.
At that time, I thought that I was going to die for real.
- O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.
I honestly don't care.
- Gerçekten umurumda değil.
Honestly, I really like you.
- Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.
You will answer truthfully, won't you?
- Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.
- O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.
The monster literally had eyes in the back of its head. It was really creepy!
- Canavarın gerçekten kafasının arkasında gözleri vardı. Bu gerçekten ürperticiydi!
That could literally ruin my life.
- O gerçekten hayatımı mahvedebilir.
That was really effective.
- O gerçekten etkiliydi.
It's not really practical.
- Gerçekten pratik değil.
Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
- Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
She didn't try to evade the truth.
- O, gerçekten kaçmaya çalışmadı.
Did you really expect him to tell you the truth?
- Onun gerçeği söyleyeceğini gerçekten bekliyor muydunuz?
You will answer truthfully, won't you?
- Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
Life is indeed a good thing.
- Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.
I would really appreciate a glass of cold beer.
- Bir bardak soğuk biraya gerçekten minnettar kalırdım.
Really? You have a favorite writer you always read?
- Gerçekten mi? Kitaplarını hep okuduğun, sevdiğin bir yazarın var mı?