تعريف genel في التركية الإنجليزية القاموس.
- general
Lemma 5 cannot be generalized to arbitrary artinian rings.
- Lemma 5 gelişigüzel seçilmiş Artin halkaları ile genellenemez
We generally drink tea after a meal.
- Biz genellikle bir öğünden sonra çay içeriz.
- public
The mayor addressed the general public.
- Belediye başkanı genele hitap etti.
I went to a public high school.
- Ben bir genel liseye gittim.
- generic
- broad
Broadly speaking, dogs are more faithful than cats.
- Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.
- prevalent
- (Ticaret) across-the-board
- comprehensive
- rife
- generalis
It is dangerous to generalise about a situation which you do not fully understand.
- Tamamen anlamadığın bir durum hakkında genelleme yapmak tehlikelidir.
- popular
He is popular among general readers.
- O genel okuyucular arasında popüler.
Generally speaking, Japanese cars are popular overseas.
- Genelde Japon arabaları denizaşırı ülkelerde daha popüler.
- birdie
- (Dilbilim) generic term
- coarse
- (Biyokimya) routine
- exoterical
- (Ticaret) over-all
- (Ticaret) macro
- general , global , public
- running
There is so much pollution in New York that joggers often wear masks when running.
- New York'ta o kadar çok kirlenme var ki koşucular genellikle maske takarlar.
- collective
- prevailing
Bad cold is prevailing throughout the country.
- Kötü bir soğuk algınlığı ülke genelinde hüküm sürüyor.
Bad cold is prevailing throughout the country.
- Ülke genelinde soğuk hava hüküm sürüyor.
- across the board
- grand
My grandfather usually eats breakfast at six.
- Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer.
- sweeping
- general, common
- common
Antibiotics are commonly enzymatic inhibitors.
- Antibiyotikler genellikle enzimatik inhibitörlerdir.
Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets.
- Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.
- blanket
- overhead
- general, common; public
- Catholic
- public, pertaining to the public
- exoteric
- widespread
- plenary
- liberal
- pandemic
- universal
Universal suffrage was a major achievement.
- Genel seçim hakkı büyük bir başarıydı.
- abstract
- current
- koinos
- epidemic
- genel olarak
- in general
In general, wolves do not attack people.
- Genel olarak, kurtlar insanlara saldırmazlar.
In general, Japanese are hardworking.
- Genel olarak, Japonlar çalışkandır.
- genel merkez
- headquarters
Our headquarters will remain in Boston.
- Genel Merkezimiz Boston'da kalacak.
I didn't visit the headquarters of Twitter.
- Twitter'ın genel merkezini ziyaret etmedim.
- genel olarak
- generally
The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.
- Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.
Generally speaking, Americans like coffee.
- Genel olarak, Amerikalılar kahveyi severler.
- genel bakış
- overview
We had lost the overview a long time ago.
- Biz uzun zaman önce genel bakışı kaybetmiştik.
- genel müdür
- president
He's the president of the bank.
- O, bankanın genel müdürüdür.
The president appointed each man to the post.
- Genel müdür her bir adamı görevine atadı.
- genel afla serbest bırakmak
- amnesty
- genel müdürlük
- (Politika, Siyaset) directorate general
- genel af
- (Kanun) act of grace
- genel af
- (Latin) amnestia
- genel amaç
- (Bilgisayar) general purpose
- genel arama
- (Bilgisayar) general search
- genel ağ
- (Bilgisayar) public network
- genel bakım
- (Askeri) servicing
- genel bakış
- general view
- genel bakış
- roundup
- genel bakış
- general overview
- genel bilgi
- preliminary information
- genel bilgi
- guideline
- genel birim
- (Bilgisayar) generic volume
- genel bütçe
- (Politika, Siyaset,Ticaret) national budget
- genel durum
- general situation
The general situation is advantageous to us.
- Genel durum bizim için avantajlı.
- genel durum
- context
- genel düzey
- (Bilgisayar) global level
- genel evrak
- (Askeri) central registry
- genel geçer
- common
- genel giriş
- (Askeri) public access
- genel hata
- (Bilgisayar) general error
- genel hata
- (Bilgisayar) general failure
- genel hesap
- (Bilgisayar) global account
- genel hizmet
- (Bilgisayar) generic service
- genel hukuk
- (Kanun) common law
- genel kabul
- general acceptance
- genel kod
- (Bilgisayar) global code
- genel kota
- (Politika, Siyaset) global quota
- genel kurul
- (Kanun) general board
- genel kurul kararı
- general assembly resolution
- genel kurul toplantısı
- (Ticaret) plenary session
- genel kurul toplantısı
- (Ticaret) annual meeting
- genel merkez
- (Politika, Siyaset) headquarter
I didn't visit the headquarters of Twitter.
- Twitter'ın genel merkezini ziyaret etmedim.
Our headquarters will remain in Boston.
- Genel Merkezimiz Boston'da kalacak.
- genel müdür
- director-general
- genel müdür muavini
- (Ticaret) assistant general manager
- genel müdürlük
- general directorate
- genel müdürlük
- directorate-general
- genel müdürlük binası
- (Politika, Siyaset) head office
- genel nüfus
- general population
- genel nüfus sayımı
- general census
- genel parti
- (Bilgisayar) general party
- genel plan
- (İnşaat) general layout
- genel rapor
- (Askeri) general report
- genel sayı
- (Bilgisayar) grand count
- genel sayı
- (Bilgisayar) general number
- genel sekreter
- secretary-general
- genel tarih
- (Bilgisayar) general date
- genel terim
- general term
- genel tıp
- (Tıp) general medicine
- genel uyarı
- (Bilgisayar) general warning
- genel vali
- (Politika, Siyaset) governor-general
- genel yapı
- general structure
- genel yol
- highway
- genel çekim
- (Fotoğrafçılık) master shot
- genel çözüm
- (Matematik) integral curves
- genel çözüm
- (Matematik) primitive
- genel çözüm
- (Bilgisayar,Matematik) general solution
- genel şura
- (Askeri) general council
- genel kurmay başkanı
- Chief of General Staff
- genel antrepo
- (Ticaret) general warehouse
- genel başkanlık
- chairman
- genel fikir
- Public opinion
- genel görüş
- (deyim) Common wisdom
- genel harp
- (Askeri) Total war
- genel kanının aksine
- Contrary to popular belief
- genel kredi sözleşmesi
- General loan agreement
- genel kurul tutanağı
- general assembly proceedingsplenum's record
- genel müdür
- (Endüstri) director of operations
- genel müdür yardımcısı
- general manager asistant
- genel müdür yardımcısı
- Co-CEO
- genel müdürlük
- (İdari Yönetim) Head office
- genel müdürlük
- (İdari Yönetim) General management
- genel sekreterlik
- General Secretary
- genel sığınak
- Public fallout shelter
- genel vekaletname
- attorney general
- genel yayın yönetmeni
- Editor in chief
- genel yazman
- general secretary
- Genel Servis Yönetimi; genel destek topçusu
- (Askeri) General Services Administration; general support artillery
- genel hizmet; genel destek; yer hızı; grup ayıracı
- (Askeri) general service; general support; ground speed; group separator
- genel geçer
- (Politika, Siyaset) de facto
- genel gider
- overhead
- genel görüş
- {i} Zeitgeist
- genel anlamda
- typically
- genel görünüm
- general view
- genel görünüm
- complexion
- genel görünüm
- big picture
You need to look at the big picture here.
- Burada genel görünüme bakman gerekiyor.
We need to look at the big picture.
- Genel görünüme bakmamız gerekiyor.
- genel görünüş
- general view
- genel olarak
- broadly
- genel olarak
- taking stall in all
- genel olarak
- nine times out of ten
- genel olarak
- as a general thing
- genel toplam
- general total
- genel toplam
- (Ticaret) total amount
- genel anlamda
- generally speaking
- genel durum
- air
- genel görünüş
- panorama
- genel görüş
- panoramic sight
- genel hizmet
- public utility
- genel kongre
- general assembly
- genel kurul
- general meeting
- genel kurul
- general assembly
- genel kültür
- liberal education
- genel müdür
- general manager
Hi, I have an appointment with the general manager. This is my interview notice.
- Merhaba, genel müdürle bir randevum var. Bu, röportajımın belgesi.
The general manager is in the meeting room.
- Genel Müdür toplantı odasında.
- genel müdür
- director general
- genel olarak
- by and large
By and large, reporters don't hesitate to intrude on one's privacy.
- Genel olarak muhabirler birinin mahremiyetine izinsiz girmeye çekinmezler.
By and large, she is a very reliable person.
- Genel olarak, o çok güvenilir bir kişidir.
- genel seçim
- general election
They hold a general election every year.
- Onlar her yıl bir genel seçim düzenlerler.
They say there will be a general election this fall.
- Bu sonbaharda bir genel seçim olacağını söylüyorlar.
- genel sunuş
- public presentation
- genel toplam
- final total
- genel toplam
- grand total
- Genel anlamda
- in general terms
- Genel cerrahi
- (Tıp, İlaç) general surgery
- Genel müdür
- general director
- Genel olarak
- over-all
- genel anlamda
- in general sense
- genel olarak
- as general
- genel sekreter
- general secretary
- GENEL SEKRETER
- (Askeri) secretary general staff
- Genel merkez
- home office
- federal genel fazla menkul (taşınabilir) ordu malı; yabancı genel fazla menkul (
- (Askeri) federal excess personal property; foreign excess personal property
- genel ev
- (Fiili Deyim ) bawdy house
- genel gider
- general expenses
- genel kurmay
- command
- genel kurmay
- General Staff
- genel kurul
- general meeting, general assembly
- genel kurul
- {i} plenum
- genel kurul
- plenary session
- genel merkez
- head office
Our head office is in Boston.
- Bizim genel merkezimiz Boston'dadır.
- genel merkez
- central office
- genel olarak
- in general, generally, by and large
- genel olarak
- at large
We discussed the matter at large.
- Konuyu genel olarak konuştuk.
- genel olarak
- in the abstract
- genel sekreter
- (parti) floor manager
- genel sekreter
- secretary general
Tom is the new secretary general of the United Nations.
- Tom, Birleşmiş Milletler'in yeni genel sekreteridir.
- genel seçim
- (Politika, Siyaset) general elections
- genel seçim
- popular election
- genel yetenek
- general ability