The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
I came to Japan from China.
- Çin'den Japonya'ya geldim.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Did you come by yourself today?
- Bugün tek başına mı geldin?
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
This smell might come from the oven!
- Bu koku fırından gelebilir!
She is coming from England.
- O İngiltere'den geliyor.
Please pardon me for coming late.
- Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
Next time I come, I'll bring you some flowers.
- Bir daha ki gelişimde, sana bazı çiçekler getireceğim.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.