O, mektubu okumuş olabilir.
- He may have read the letter.
Kitabı okumuş gibi konuşuyor.
- He talks like he'd already read the book.
İngiliz edebiyatında çok bilgilidir.
- He is well read in English literature.
Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
- You have only to read this article to see how serious the accident was.
Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
- To understand it, you have only to read this book.
Bu kitabı her okuyuşumda yeni bir şey keşfediyorum.
- Every time I read this book, I discover something new.
Bu, incili ilk kez okuyuşum.
- This is the first time for me to read the Bible.
I just finished reading the book.
- Ich habe das Buch gerade zu Ende gelesen.
I read a book while eating.
- Ich habe während des Essens ein Buch gelesen.