I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
He appeared at the party late.
- O, partiye geç geldi.
Business was a little slow last month.
- Geçen ay iş biraz yavaştı.
Time passed very slowly this week.
- Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
- Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
The first bus will leave 10 minutes behind time.
- İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.
The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs on dakika geç kaldı.
The ship passed under the bridge.
- Gemi köprünün altından geçti.
I passed by four houses.
- Dört evin önünden geçtim.
Click here to skip this ad.
- Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.
I want to hear the whole story, and don't skip any details.
- Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.
We can't ignore Tom's past.
- Tom'un geçmişini göz ardı edemeyiz.
The press can't ignore us forever. Sooner or later, they'll do a story about us.
- Basın bizi sonsuza kadar görmezden gelemez. Er ya da geç bizim hakkında bir hikaye yapacaklar.
Why doesn't the U.S. switch to the metric system?
- ABD neden metrik sisteme geçmiyor?
After talking to Tom for a few minutes, it became obvious that his French wasn't very good, so Mary switched to English.
- Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.
Don't go over the speed limit.
- Hız sınırının üzerine geçmeyin.
Let's go over this plan again.
- Bu planı tekrar gözden geçirelim.
The train was ten minutes behind time.
- Tren on dakika geç kaldı.
The first bus will leave 10 minutes behind time.
- İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.
If he studied hard, he could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
Ten to one you can pass the test.
- Bire on testi geçebilirsin.
Days go by and still no sign of Tom.
- Günler geçiyor ve Tom'tan hala bir iz yok
I go by that shop every morning on my way to school.
- Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.
Ten years have gone by since my father died.
- Babam öldüğünden bu yana 10 yıl geçti.
Ten years have gone by since her death.
- Onun ölümünden beri on yıl geçti.
Ken saved his face by passing the examination.
- Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
It was just a passing infatuation.
- O sadece geçici bir sevdaydı.
Tom went over to your house.
- Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.
He went over to the other side.
- O, diğer tarafa geçti.
Do you mind if we cross your garden?
- Bahçenizden geçebilir miyiz?
We crossed the river by boat.
- Nehiri kayıkla geçtik.
Imports exceeded exports last year.
- Geçen yıl ithalat ihracatı aştı.
The boy grew taller and taller, till at last he exceeded his father in height.
- Sonunda babasını boy olarak geçinceye kadar, çocuk gittikçe uzadı.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
They are constantly trying to outdo each other.
- Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.
Let me bring you up to speed.
- Seni harekete geçireyim.
Here comes a speeding car, let's cross!
- İşte bir hız arabası geliyor, geçelim!
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
He came back last August.
- O, geçen ağustos ayında geri geldi.
The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford.
- Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.