gayretle

listen to the pronunciation of gayretle
التركية - الإنجليزية
flat out
strenuously
with an effort
heartily
keenly
enthusiastically
ardently
arduously
fervently
fervent
studious
fervid
zealously
with a will
gayret
effort

I'll make an effort to get up early every morning. - Her sabah erken kalkmaya gayret edeceğim.

Your effort deserves praise. - Gayretin övgüye şayan.

gayretle girişmek
put one's hand to the plough
gayretle girişmek
put one's hand to the plow
gayretle çalışmak
plug away
gayret
{i} enthusiasm
gayret
{i} struggle
gayret
(Hukuk) endeavour
gayret
exertion, effort, endeavour, toil, labour, ardour, zeal, enthusiasm, energy, diligence, struggle
gayret
assiduous
gayret
pains
gayret
spirit
gayret
drive
gayret
dilligence
gayret
zeal

The only thing worse than an idiot is a zealous idiot. - Bir aptaldan daha kötü olan tek şey gayretli bir aptaldır.

She shows no zeal for her work. - O, işi için hiç gayret göstermedi.

gayret
vigor
gayret
glow
gayret
tug
gayret
{i} snap
gayret
{i} endeavor

I endeavored to do my duty. - Görevimi yapmak için gayret ettim.

They endeavored in order to do their duty. - Görevlerini yapmak için gayret ettiler.

gayret
ardour
gayret
go
gayret
head of steam
gayret
spurt
gayret
strenuousness
gayret
{i} industry
gayret
diligence

Needless to say, diligence is a key to happiness. - Söylemeye gerek yok, gayret mutluluğa götüren bir anahtardır.

gayret
intentness
gayret
verve
gayret
snatch
gayret
avidity
gayret
energy
Gayret
(Tıp) molimen
gayret
pep
gayret
nerve
gayret
effort, energy, perseverance
gayret
endeavour [Brit.]
gayret
slog
gayret
sedulity
gayret
fervor
gayret
assiduity
gayret
push
gayret
conation
gayret
fervency
gayret
ardor
gayret
Keep at it!/Persevere!
gayret
protective feeling. G
gayret
fervour [Brit.]
gayret
keenness
gayret
arduous effort, endeavor, exertion; zeal
gayret
exertion
gayret
hastiness
gayret
ardour [Brit.]
gayret
{i} fervour
gayret
{i} vim
gayret
studious
gayret
{i} studiousness
gayret
{i} zip
gayret
fervent
gayret
study

The teacher's talk stimulates Mary to study harder. - Öğretmenin konuşması, Mary'nin daha sıkı çalışması için gayrete getirir.

zahmetle ve gayretle başarıya ulaşmak
plod
التركية - التركية

تعريف gayretle في التركية التركية القاموس.

GAYRET
(Osmanlı Dönemi) Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete gelmek
Gayret
(Osmanlı Dönemi) HAZEL
gayret
Olağanüstü çalışma, çaba, çalışma isteği
GAYRET
(Osmanlı Dönemi) Hareketli ve temiz hislerle çalışmak
GAYRET
(Osmanlı Dönemi) Kıskanmak, çekememek
GAYRET
(Osmanlı Dönemi) Dikkatle ve sebatla çalışmak
Gayret
(Osmanlı Dönemi) GAR
Gayret
(Osmanlı Dönemi) GAİR
Gayret
(Osmanlı Dönemi) HAMİYET
gayret
Kutsal sayılan şeylere yabancıların saldırmasını görmekten doğan dayanamama duygusu
gayret
(Osmanlı Dönemi) şeref, haysiyet, izzet
gayret
Koruma, esirgeme, kayırma duygusu
gayret
Olağanüstü çalışma, çaba, çalışma isteği: "Arkadaşlarına yardımcı olmak arzu ve gayreti onu acıklı bir duruma düşürüyordu."- M. Yesarî
gayretle
المفضلات