Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- This is not at all what Tom expected.
Herkesi memnun etmek asla kolay değil.
- It is by no means easy to please everybody.
Tom asla aptal değildir, O sadece tembeldir.
- Tom is by no means unintelligent. He is just lazy.
Çeviri kesinlikle kolay değil.
- Translation is by no means easy.
Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.
- It's by no means impossible to earn one million yen a month.
Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil
- Do I annoy you? No, not at all.
''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.''
- Are you still mad at me? No, not at all.
Sizce burada sigara içmemin sakıncası var mı? Hayır, hiç değil.
- Do you mind my smoking here? No, not at all.
Bana seni aramamı istemediğini mi söylüyorsun? Hayır, hiç değil. Lütfen beni herhangi bir zaman arayın.
- Are you saying you don't want me to call? No, not at all. Please call me anytime.
Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.
- Her explanation is by no means satisfactory.
O hiçbir şekilde anjelik değildir.
- She is by no means angelic.
Ben hiç yorgun değilim.
- I'm not at all tired.
O politikacının söylediği hiç gerçek değil.
- What that politician said is not at all true.
O hiçbir şekilde kibar değil.
- She is by no means polite.
O hiçbir şekilde anjelik değildir.
- She is by no means angelic.