gününde

listen to the pronunciation of gününde
التركية - الإنجليزية
day

A few days after his thirteenth birthday, Tony left school, too. - Onüçüncü doğum gününden birkaç gün sonra Tony de okulu bıraktı.

On the day of the wedding, we arrived at our teacher's house. - Düğün gününde öğretmenimizin evine vardık.

punctually
gün
day

Do you study English every day? - Her gün İngilizce çalışıyor musun?

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

Sunlight brightens the room. - Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.

Don't expose this chemical to direct sunlight. - Kimyasal maddeyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakma.

gün
present

Tom never fails to send a birthday present to his father. - Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.

I got you a pen as a birthday present. - Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.

gün
today

Today is the hottest day this year. - Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.

As everyone knows, today is a very significant day for us. - Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

The sunshine improved his color. - Güneş rengini artırdı.

This room doesn't get much sunshine. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.

gün
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

These medicines should be taken three times a day. - Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.

gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Date of last revision of this page: 2010-11-03 - Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03

That textbook is out of date. - O ders kitabı güncel değil.

gün
sun

A warm, sunny day is ideal for a picnic. - Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.

What a beautiful sunset! - Ne güzel bir günbatımı!

gün
bee

He has been unconscious for three days. - Onun üç gün boyunca bilinci kapalı.

I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished. - Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.

hüküm gününde
in the last day
التركية - التركية

تعريف gününde في التركية التركية القاموس.

gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.

Güneşli olsa da hava soğuktu. - Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz
gününde
المفضلات