She is unconscious of her sin.
- O günahının farkında değil.
Acquired by sin - there's no profit within.
- Günahla kazanılırsa, onda herhangi bir kazanç olmaz.
I have never met a more sinful man.
- Daha günahkar bir erkeğe hiç rastlamadım.
I have never met a more sinful woman.
- Daha günahkar bir kadınla hiç karşılaşmadım.
Yes, I said that murder is a sin, but I never said that sins are wrong.
- Evet, cinayetin bir günah olduğunu söyledim ama günahların yanlış olduğunu asla söylemedim.
Sami made a true confession.
- Sami gerçek bir günah çıkarma yaptı.
He's always the scapegoat.
- O her zaman günah keçisi.
Why am I the only one they complain of? They're just making an example out of me and using me as a scapegoat.
- Neden ben onların tek şikayet ettiğiyim?Onlar sadece benim üzerimden örnek veriyor ve beni günah keçisi olarak kullanıyorlar.