This song is so moving that it brings tears to my eyes.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
My car looks shabby in comparison with his new one.
- Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
I'm looking forward to the return of spring.
- Baharın gelişini dört gözle bekliyorum.
Will you glance through this report?
- Bu rapora bir göz atar mısın?
I just want to glance at the paper.
- Gazeteye sadece göz atmak istiyorum.
Tom looked through the drawers.
- Tom çekmeceleri gözden geçirdi.
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
Astronomers have observed sixty-two moons orbiting Saturn.
- Astronomlar, Satürn'ün yörüngesinde altmış iki tane uydu gözlemlediler.
Tom opened the glove compartment and noticed the registration was missing.
- Tom torpido gözünü açtı ve ruhsatın eksik olduğunu fark etti.
Have you looked in the glove compartment?
- Torpido gözüne baktın mı?
Astronomers have observed sixty-two moons orbiting Saturn.
- Astronomlar, Satürn'ün yörüngesinde altmış iki tane uydu gözlemlediler.
We lost sight of him.
- Onu gözden kaybettik.
I caught sight of hundreds of birds.
- Yüzlerce kuş gözüme ilişti.
Why do horses wear blinkers?
- Atlar neden at gözlükleri takarlar?
In looking through the mist, I caught a glimpse of my future.
- Sis perdesinin arasından, kendi geleceğim gözüme ilişti.
It's still impossible with the naked eye. With binoculars you might be able to glimpse it....
- Çıplak gözle hâlâ imkansız. Ona dürbünle bakabilirsin.