görmeyerek

listen to the pronunciation of görmeyerek
التركية - الإنجليزية
blindly
Without consideration or question

The mediocre mind is incapable of understanding the man who refuses to bow blindly to conventional prejudices and chooses instead to express his opinions courageously and honestly.

In a blind manner; without sight; sightlessly
{a} tamely, simply, without judgement
without preparation or reflection; without a rational basis; "they bought the car blindly"; "he picked a wife blindly" without seeing or looking; "he felt around his desk blindly
Without sight, discernment, or understanding; without thought, investigation, knowledge, or purpose of one's own
without preparation or reflection; without a rational basis; "they bought the car blindly"; "he picked a wife blindly"
without seeing or looking; "he felt around his desk blindly"
in a blind manner, as one who cannot see
without seeing or looking; "he felt around his desk blindly
disapproval If you say that someone does something blindly, you mean that they do it without having enough information, or without thinking about it. Don't just blindly follow what the banker says Without adequate information, many students choose a college almost blindly. see also blind
gör
saw

I saw my Twitter account suspended after a while. - Bir müddet sonra Twitter hesabımın askıya alındığını gördüm.

They saw a strange animal there. - Onlar orada garip bir hayvan gördü.

gör
{f} sighted
gör
{f} seeing

I remember seeing you all somewhere. - Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.

The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door. - Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.

gör
see

Mary decided never to see him any more. - Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.

I want to see you before you go. - Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.

gör
{f} seen

I turned off the TV because I had seen the movie before. - Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.

I had never seen a panda until I went to China. - Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.

gör
{f} view

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

gör
catch sight of

He happened to catch sight of a rare butterfly. - Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.

gör
{f} sight

The sight of fresh lobster gave me an appetite. - Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.

She stood astonished at the sight. - Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.

gör
{f} viewing

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

ألمانية - التركية

تعريف görmeyerek في ألمانية التركية القاموس.

Gör
yumurcak, afacan (kiz)
Gör
(-e/) n l. kücük cocuk
السويدية - التركية

تعريف görmeyerek في السويدية التركية القاموس.

Gör
hazırlayın
Gör
olun
Gör
yapın
Gör
yapık
gör
yapıyor
gör
kılan
görmeyerek
المفضلات