It's your duty to finish the job.
- İşi bitirmek sizin göreviniz.
Taking care of the baby is my job.
- Bebeğin bakımı benim görevim.
The trainee could hardly bear the burden of the task.
- Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.
You should give this task to some other person.
- Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.
One must do one's duty.
- İnsan görevini yapmalı.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
The assignment was too much for me.
- Görev benim için çok fazlaydı.
I was out of town on an assignment.
- Ben bir görev için kasaba dışındaydım.
I work as a museum attendant.
- Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.
Tom worked as a gas station attendant.
- Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.
Tom and Mary accomplished their mission without any difficulty.
- Tom ve Mary herhangi bir zorluk olmadan görevlerini tamamladı.
He accomplished his mission.
- O görevini yerine getirdi.
We can't function like this.
- Böyle görev yapamayız.
I was given the task of cleaning the office.
- Bana ofisi temizleme görevi verildi.
The politician was removed from office.
- Politikacı görevden alındı.
He is employed in a bank.
- O, bir bankada görevlidir.
Linda was employed as a flight attendant.
- Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.
No one doubts her fitness for the post.
- Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
He was advanced to a managerial post.
- O, idari bir göreve yükseltildi.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
- Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
For certain tasks, my computer can be very useful.
- Belli görevler için bilgisayarım çok yararlı olabilir.
Did you do your tasks?
- Sen görevlerini yaptın mı?
Tom has already done his part.
- Tom zaten görevini yaptı.
I try to do my part to help the community.
- Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
Sami finished his two years of military service.
- Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.
I had my military service in Ankara.
- Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
He has received a commission as a naval officer.
- O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.
A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
- Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
He is seeking a new position.
- Yeni bir görev arıyor.
My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
- Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
- Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
My elder brother got a position in a big business.
- Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
Tom hasn't been officially charged.
- Tom resmi olarak görevlendirilmedi.
Even if you do not like it, you must take charge of it.
- Sevmesen bile bu görevi almalısın.