görünüşte

listen to the pronunciation of görünüşte
التركية - الإنجليزية
apparently

Tom is a handsome man, apparently in his thirties. - Tom görünüşte otuz yaşlarında yakışıklı bir adam.

He is apparently responsible for it. - Onun için görünüşte o sorumlu.

seemingly

Seemingly impossible things sometimes happen. - Görünüşte imkansız şeyler bazen olur.

The world is a place of seemingly infinite complexity. - Dünya görünüşte sonsuz karmaşanın olduğu bir yer.

ostensibly
in appearance

The boy faintly resembled his father in appearance. - Oğlan görünüşte hafifçe babasına benziyordu.

The prominent psychologist resembles my uncle in appearance. - Tanınmış psikolog görünüşte amcama benziyor.

on the face of it
outward
outwards
on the surface

This problem seems to be easy on the surface, but it's really difficult. - Bu sorun görünüşte kolay gibi görünüyor ama o gerçekten zor.

He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator. - Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.

apparently, as far as can be seen, judging by appearances
apparently, seemingly
outwardly
surface

He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator. - Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.

This problem seems to be easy on the surface, but it's really difficult. - Bu sorun görünüşte kolay gibi görünüyor ama o gerçekten zor.

(İnşaat) pseudo
superficially
seeming

Seemingly impossible things sometimes happen. - Görünüşte imkansız şeyler bazen olur.

The world is a place of seemingly infinite complexity. - Dünya görünüşte sonsuz karmaşanın olduğu bir yer.

a seemingly
ostensible
görünüşte iyi olan
specious
görünüşte olan
apparent
görünüşte önemli değersiz buluş
mare's nest
görün
appear

She failed to appear. - Görünen o ki kız başarısız oldu.

Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents? - The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?

görün
seem

It seems interesting to me. - O bana ilginç görünüyor.

Your plan seems better than mine. - Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor.

görün
{f} seeming

The world is a place of seemingly infinite complexity. - Dünya görünüşte sonsuz karmaşanın olduğu bir yer.

Seemingly impossible things sometimes happen. - Görünüşte imkansız şeyler bazen olur.

görün
seem to be

Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science. - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.

You seem to be a little under the weather. - Biraz keyifsiz gibi görünüyorsun.

görün
{f} emerging
dış görünüşte
on the surface
görün
loom
التركية - التركية
Dıştan göründüğüne göre, görünene inanmak gerekirse, görünene bakılırsa
zahirde
görünüşte
المفضلات