görülmemiş

listen to the pronunciation of görülmemiş
التركية - الإنجليزية
unseen

What has been seen can not be unseen. - Görülen bir şey, asla görülmemiş gibi olmaz.

unprecedented, unusual, singular, extraordinary
extraordinary, never seen before
unsighted
unprecedented

This is totally unprecedented. - Bu bütünüyle eşi benzeri görülmemiş.

Unprecedented ways should be tried. - Görülmemiş yollar denenmeli.

singular
unobserved
strange
unusual
unheard-of
extraordinary

A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness. - Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.

freak
new
uncouth
eşi benzeri görülmemiş
unprecedented

This is an unprecedented gesture. - Bu eşi benzeri görülmemiş bir jest.

The price jump was unprecedented. - Fiyat atlaması eşi benzeri görülmemişti.

eşi görülmemiş
unprecedented

The situation this year is unprecedented. - Bu yıl durum eşi görülmemiş.

gör
saw

They saw a strange animal there. - Onlar orada garip bir hayvan gördü.

I saw her somewhere two years ago. - Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.

gör
{f} sighted
gör
{f} seeing

I'm looking forward to seeing you this April. - Bu nisanda seni görmeye can atıyorum.

Love is seeing her in your dreams. - Aşk onu rüyalarında görmektir.

gör
see

It seems to me that you are wrong. - Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.

Mary decided never to see him any more. - Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.

gör
{f} seen

I had never seen a panda until I went to China. - Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.

I've never seen such a wonderful sunset. - Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.

gör
{f} view

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.

gör
catch sight of

He happened to catch sight of a rare butterfly. - Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.

gör
{f} sight

He fell in love with her at first sight. - İlk görüşte ona âşık oldu.

Is there any end in sight to the deepening economic crisis? - Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?

gör
{f} viewing

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

eşi benzeri görülmemiş
unheard-of
eşi görülmemiş
unheard-of
misli görülmemiş miktarda
never so
التركية - التركية
O güne kadar karşılaşılmamış, şaşılacak nitelikte olan