Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

görüşlü

listen to the pronunciation of görüşlü
التركية - الإنجليزية
sighted
minded
görüş
view

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazancını aptal bir kıza harcadığı idi!

Their view of life may appear strange. - Onları hayat görüşü acayip görünebilir.

görüş
remark

Don't take his remarks too literally. - Onun görüşlerini harfiyen almayın.

Please keep your cynical remarks to yourself. - Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.

görüş
(Hukuk) opinion

The staff exchanged frank opinions in the meeting. - Personel toplantıda samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur.

In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world. - Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.

görüş
{i} notion

He had a notion that she was very angry with him. - Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.

görüş
sight

I fell in love with her on first sight. - Ben ilk görüşte ona âşık oldum.

She fell in love with him at first sight. - İlk görüşte ona âşık oldu.

ileri görüşlü
forward looking
dar görüşlü
parochial
görüş
concept

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

görüş
aspect
görüş
conviction

Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us. - Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.

It is hard to live up to your convictions. - Senin görüşlerine göre yaşamak zor.

görüş
sight; point of view, standpoint; outlook; opinion
görüş
ism
görüş
{i} outlook

There seems to be a difference in outlook between us. - Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.

görüş
tenet
görüş
{i} feeling
görüş
submission
görüş
outlook on
görüş
dictum
görüş
thinking

I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things. - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.

görüş
eyesight

My eyesight is beginning to fail. - Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.

I have poor eyesight. - Benim kötü görüşüm var.

görüş
(Ticaret) opininon
görüş
practice

I'll see you after practice. - Uygulamadan sonra görüşürüz.

See you at band practice. - Bando uygulamasında görüşürüz.

görüş
counsel
görüş
prospect
görüş
stance

Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk. - Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.

görüş
(Politika, Siyaset) perspective
görüş
estimate
görüş
(Ticaret) consideration

An option is now under consideration. - Bir seçenek şimdi görüşülmekte.

görüş
(Bilgisayar) feedback
keskin görüşlü
sharp-sighted
görüş
judgment
görüş
idea

Frankly speaking, I don't like your idea. - Açıkçası, senin görüşünü sevmiyorum.

Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us. - Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.

görüş
conception

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

görüş
confer with

I must confer with my colleagues on the matter. - Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.

If you have some troubles, I recommend you confer with him. - Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.

görüş
thought

I thought we came here to discuss a new deal. - Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm.

I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again. - Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.

görüş
slant
görüş
point of view

She is open to people who have a different point of view. - O, farklı görüşten insanlara açık.

I fully agree with your point of view. - Görüşüne tamamen katılıyorum.

görüş
confer on
görüş
observation
görüş
contention
görüş
{i} viewing
görüş
attitude
görüş
assess
görüş
standpoint
görüş
discernment
görüş
{i} argument

A new argument was presented. - Yeni bir görüş sunuldu.

From an objective viewpoint, his argument was far from rational. - Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.

görüş
horizon

Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view. - Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.

Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight. - Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.

görüş
opinion of
görüş
{i} case

In their case, it was love at first sight. - Onların durumunda, bu ilk görüşte aşktı.

Sami wanted to discuss a case with Layla. - Sami, Leyla ile bir dava hakkında görüşmek istedi.

ileri görüşlü
clear sighted
Geliştirilmiş Kızıl ötesi görüşlü Hedefleme; amfibi görev kuvveti; Alkol, Tütün
(Askeri) Advanced Targeting FLIR; amphibious task force; Bureau of Alcohol, Tobacco and Firearms (TREAS)
açık görüşlü
open-minded
dar görüşlü
small minded
dar görüşlü
untraveled
dar görüşlü
strait-laced
dar görüşlü
purblind
dar görüşlü
hidebound
dar görüşlü
little

Unfortunately he's a little too narrow-minded to accept these changes. - Ne yazık ki o bu değişiklikleri kabul etmek için biraz fazla dar görüşlüdür.

dar görüşlü
illiberal
dar görüşlü
narrow-minded, hidebound, insular
dar görüşlü
provincial
dar görüşlü
untravelled [Brit.]
dar görüşlü
insular
dar görüşlü
narrow minded
dar görüşlü
narrow-minded, narrow
dar görüşlü kimse
old fogey
dar görüşlü kimse
bigot
dar görüşlü kimse
old fogy
geniş görüşlü
large-minded
geniş görüşlü
liberal
görüş
optical
görüş
seeing, sight
görüş
estimation
görüş
eye

I have normal eyesight. - Ben normal görüşe sahibim.

My eyesight is beginning to fail. - Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.

görüş
sentiments
görüş
faculty of sight, vision
görüş
genius

He is a genius in his own opinion. - Kendi görüşüne göre o bir deha.

görüş
visibility

Due to limited visibility navigation may be difficult. - Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.

Visibility was severely restricted in the heavy fog. - Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.

görüş
opinion, view
görüş
visit, visitation (to a prison, hospital, etc.)
görüş
position

The president stated his position on the issue. - Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.

görüş
interest

We'd all be interested in hearing your opinion. - Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.

I'd be interested to know what Tom's opinion is. - Tom'un görüşünün ne olduğunu bilmek isterdim.

görüş
optic
görüş
visual

I'm afraid my visual field has narrowed. - Maalesef görüş alanım daraldı.

görüş
vision , sight
görüş
vision

Tom has 20/20 vision. - Tom'un yirmide yirmi görüşü var.

I adjusted the telescope to my vision. - Görüşüme göre teleskobu ayarladım.

görüş
apprehension
görüş
{f} interview

I have a job interview at two o'clock tomorrow afternoon. - Yarın öğleden sonra ikide bir iş görüşmem var.

When my interview was postponed until 3, I wandered around killing time. - İş görüşmem ertelenince saat 3'e kadar boş boş gezdim.

görüş
viewpoint

From an objective viewpoint, his argument was far from rational. - Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.

görüş
discussing

Tom and Mary were discussing their problems with John. - Tom ve Mary sorunlarını John'la görüşüyordu.

Tom and Mary are discussing the situation. - Tom ve Mary durumu görüşüyorlar.

ileri görüşlü
latitudinarian
ileri görüşlü foresighted, foresightful, farsighted, prescient
(person)
ince görüşlü
quick, keen, sharp-witted
karşı görüşlü
1. opposed, opposing. 2. opponent
karşıt görüşlü
dissident
karşıt görüşlü
dissentient
karşıt görüşlü kimse
dissident
karşıt görüşlü kimse
dissenter
keskin görüşlü
clear sighted
kısa görüşlü
narrow-minded
liberal görüşlü kimse
liberal
skolastik görüşlü kimse
schoolman
uç görüşlü kimse
ultra