gölgede

listen to the pronunciation of gölgede
التركية - الإنجليزية
in the shade

Park the car in the shade. - Arabayı gölgede park et.

Christine stayed in the shade all day, because she didn't want to get a sunburn. - Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.

in the shelter from the sun, in the shadow, in the darkness
gölge
shade

An old man was resting in the shade of the tree. - Yaşlı bir adam ağacın gölgesinde dinleniyordu.

They sat in the shade of a tree. - Bir ağacın gölgesinde oturdular.

gölge
{i} shadow

She is afraid of her own shadow. - O kendi gölgesinden korkuyor.

He is afraid of his own shadow. - O kendi gölgesinden korkar.

gölgede bırakmak
overshadow
gölgede bırakmak
eclipse
gölgede bırakmak
excel
gölgede bırakmak
1. to cast (someone) into the shade, put (someone) in the shade, overshadow, surpass. 2. to overshadow, cast (something) into the shade
gölgede bırakmak
dwarf
gölgede bırakmak
to overshadow, to surpass, to eclipse
gölgede bırakmak
overshade
gölgede bırakmak
upstage
gölgede bırakmak
cut out
gölgede bırakmak
trump
gölgede bırakmak
put into the shades
gölgede bırakmak
outshine
gölgede bırakmak
supplant
gölgede kalma
bathos
gölgede kalmak
to keep in the background
gölge
dark

A dark shadow passed behind Tom. - Tom'un arkasından karanlık bir gölge geçti.

The light that casts away the darkness also creates shadows. - Karanlığı boşa çıkaran ışık da gölgeler yaratır.

gölge
ombre
gölge
silhoutte
gölge
{i} cloud

I try not to let my emotions cloud my judgment. - Duygularımın kararımı gölgelemesine izin vermemeye çalışıyorum.

gölge
simulacrum
gölge
ghost image
gölge
shadow of
gölge
a shade
gölge
the shadow
gölge
shadow, silhouette
gölge
shadow, shade
gölge
silhouette
gölge
shadow, protection
gölge
shadow, umbra
gölge
shadow, a person who sticks close to someone
gölge
shadow, shading (in a painting or drawing)
gölge
{i} umbrage
gölge
(Nükleer Bilimler) penumbra
gölge
{i} umbra
التركية - التركية

تعريف gölgede في التركية التركية القاموس.

Gölge
eşka
Gölge
saye
Gölge
(Osmanlı Dönemi) ZILL
gölge
Birinin yanından hiç ayrılmayan kimse
gölge
Röfle
gölge
Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, silüet: "Pencereden dışarıya bir gölge çıktı, arkasından seğirttiler."- A. Gündüz
gölge
Resimde bir şekli cisimlendirmek için, onun ışık almaması gereken yerlerine vurulan az çok koyu renk
gölge
Güneş ışınlarından korunacak yer
gölge
Koruma, kayırma himaye
gölge
Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık: "Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?"- H. E. Adıvar
gölge
Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık
gölge
Güneş ışınlarından korunacak yer: "Sakın kesme, gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin."- M. Ş. Esendal
gölge
Yetkisi olmadığı hâlde etkili olan
gölge
Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, silüet
gölge
(Osmanlı Dönemi) zılâl
gölgede
المفضلات