Öğretmen Tom'un sık sık sınıfta bulunmamasından endişeliydi.
- The teacher was worried by Tom's frequent absence from class.
Fiona'nın mektupları gittikçe daha az sıklıkta oluyordu.
- Fiona's letters were becoming less and less frequent.
Yaygın kullanımına rağmen, bu sözcük sık sık yanlış telaffuz edilir.
- Although in common usage, this word is frequently mispronounced.
Esperantodaki en yaygın üçüncü harf e dir.
- The third most frequent letter in Esperanto is e.
Dikkatsizlik devamlı kazalara neden olur.
- Carelessness causes frequent accidents.
I used to frequent that restaurant.
I am a frequent visitor to that city.