تعريف forwarding في الإنجليزية التركية القاموس.
- sevk
- irsal
- nakletme
- {f} gönder
- gönderme
- gönderererek
- Yönlendirme
- {i} sevkiyat
- {f} gönder: prep.göndererek
- {i} nakliye
- ilerlet/ilet
- {i} nakliyat
- (Bilgisayar) iletme
- forward
- {s} ileri
Jessie küçük eşeği ileriye doğru sürdü.
- Jessie urged the little donkey forward.
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
- forward
- ileriye doğru
Tom ileriye doğru birkaç adım attı.
- Tom took a few steps forward.
Jessie küçük eşeği ileriye doğru sürdü.
- Jessie urged the little donkey forward.
- forwarding address
- yeni adres
- forwarding agency
- nakliyat şirketi
- forwarding agent
- sevkıyat acentası
- forwarding agent
- nakliye acentesi
- forwarding business
- nakliyat ticareti
- forwarding charges
- nakliye giderleri
- forwarding company
- nakliyat şirketi
- forwarding country
- malı gönderen ülke
- forwarding station
- nakliye istasyonu
- forwarding address
- varis adresi
- forwarding country
- mali gönderen ülke
- forwarding address
- (fiil)rış adresi
- forwarding agent
- nakliyat acentası
- forwarding agent
- (isim)kliye acentesi
- forwarding firm
- nakliyat firması
- forwarding note
- irsaliye
- forward
- ön
O, öne doğru bir adım attı.
- He took a step forward.
Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.
- Please bring the matter forward at the next meeting.
- forward
- malı sevkıyat acentesine götüren kimse
- forward
- forwarder sevkeden firma
- forward
- {f} ilerletmek
- forward
- {f} gönder
Sophie bilinmeyen bir gönderenden gelen bir başka mektup almak için can atıyordu.
- Sophie had been looking forward to getting another letter from the unknown sender.
Bana gönderdiğin programı Tom'a gönderdim.
- I forwarded the schedule you sent me to Tom.
- forward
- ileriye
Jessie küçük eşeği ileriye doğru sürdü.
- Jessie urged the little donkey forward.
Tom ileriye doğru birkaç adım attı.
- Tom took a few steps forward.
- forward
- (Politika, Siyaset) gelecekte teslim
- forward
- ileride olan
- forward
- (Bilgisayar) ileri ye
- forward
- (Ticaret) artan oranlı
- forward
- yırtık
- forward
- yönlendirmek
- forward
- sunmak
- forward
- (Bilgisayar) başka numaraya yönlendirmek
- forward
- ileri doğru
- forward
- başka numara yönlendirmek
- forward
- (Ticaret) tahmini
- forward
- (Bilgisayar) ilet
- forward
- gelişmiş
- forward
- {f} yeni adrese yollamak
- forward
- şımarık
- forward
- küstah
- forward
- cüretkâr
- forward
- göndermek
- forward
- öndeki
- IP forwarding
- (Bilgisayar) İP yönlendirme
- call forwarding
- Çağrı yönlendirme
- forward
- iletilmeyince
- forward
- ileriyi
- port forwarding
- (Bilgisayar) Bağlantı noktası yönlendirme
- forward
- {i} forvet
Forvet oyuncusu gol attı.
- The forward kicked a goal.
- forward
- {s} istekli
- forward
- {s} vadeli
- forward
- {s} ileriye yönelik
Bu, ileriye yönelik büyük bir adımdır.
- This is a big step forward.
- forward
- {s} fazla ileriye giden
- forward
- {s} cüretli
- forward
- forwarding address yeni
- forward
- {s} turfanda
- forward
- {f} sevketmek
- forward
- {s} ilerlemiş
- forward
- cüretkar
- forward
- {s} erken gelişmiş
- forward
- forwarding agent sevkıyat acentesi
- forward
- {s} küstah, şımarık. i., futbol forvet
- forward
- yeni adrese göndermek
- forward
- {s} ilerideki
- forward
- öne
O, öne doğru bir adım attı.
- He took a step forward.
Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
- She stepped forward to shake his hand.
- forward
- {s} hazır
- forward
- mesajın başka birine de yollanması
- forward
- {i} ileride yer alan kimse
- forward
- ambar
- forward
- {s} büyümüş de küçülmüş
- forward
- {f} yollamak
- forward
- ilerlemesine yardımcı olmak