Bu köprü sağlam görünüyor.
- This bridge looks steady.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
- Is this ladder steady enough?
Tom sürekli ilerleme kaydetti.
- Tom has made steady progress.
Nüfusta sürekli bir artış vardı.
- There was a steady increase in population.
O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
- He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.