Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
- The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
O her zaman iş arkadaşlarından izole edilmiştir.
- He is always isolated from his fellow workers.
Sami dostu olan itfaiyecilerle takılıyordu.
- Sami hanged out with his fellow fire fighters.
O, çok hoşgörülü bir adamdır.
- He is a very decent fellow.
Böyle bir adamla tartışılmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
- He ought to know better than to quarrel with such a fellow.
O, çok unutkan bir insandır.
- He is a very forgetful fellow.
Tek yapmanız gereken, kendinizi diğer arkadaşın yerine koyma yeteneğini geliştirmek.
- All you have to do is to cultivate the ability to put yourself in the other fellow's place.
Sana selam teklif ediyorum ve aramızdaki arkadaşlık yoluyla barış olabilir mi.
- I bid you greetings and may there be peace through fellowship between us.
O, çok tembel bir heriftir.
- He is such a lazy fellow.
Bu herif bir sanatçı!
- This fellow is an artist!
Eğer herkes ahbaplarına biraz daha kibar olursa dünya güzel bir yer olur.
- The world would be a beautiful place if everyone was a bit kinder towards their fellow men.