Onun duyguları kolayca incinir.
- Her feelings are easily hurt.
Biz onun duygularını incitmekten korktuk.
- We were afraid that we might hurt his feelings.
Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.
- I may have hurt his feelings.
Müzik duyguları tahrik eder.
- Music moves the feelings.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Kendini kötü hissediyor musun?
- Are you feeling under the weather?
Tom üzgün hissetmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but feel sad.
Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
- There is no reason for you to feel inferior to anyone.
Biz onun duygularını incitmekten korktuk.
- We were afraid that we might hurt his feelings.
Onun duyguları kolayca incinir.
- Her feelings are easily hurt.
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Önemli hissetmek istiyorum.
- I want to feel important.
Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.
- I may have hurt his feelings.
Onun duyguları kolayca incinir.
- Her feelings are easily hurt.
Karnında herhangi bir acı hissediyor musun?
- Do you feel any pain in your stomach?
Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
- Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
Gittikten sonra, huzursuz hissetmeye başladı.
- After he left, she started feeling uneasy.
Susie iyi hissetmediği için oyuna katılamadı.
- Susie was unable to take part in the game because she wasn't feeling well.
Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.
- Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
Tom duygularını kontrol edemedi.
- Tom couldn't control his emotions.
Tom duygularını kontrol altına aldı.
- Tom got a grip on his emotions.
Ben çok iyi hissetmiyorum.
- I'm not feeling too well.
Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
- Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
Evin sarsılmasını hissederek dışarıya koştum.
- Feeling the house shake, I ran outside.
Evin sallandığını hissederek caddeye doğru koştum.
- Feeling the house shake, I ran out into the street.
Onun duygularına saygı duyun.
- Have respect for his feelings.
Tom'un sınavı geçmeyeceğine dair içgüdüsel bir sezgim var.
- I have a gut feeling that Tom won't pass the test.
Bunun hakkında kötü bir sezgim var.
- I have a bad feeling about that.
Onun sırrı bildiğine dair bir izlenimim var.
- I have a feeling that he knows the secret.
Bu konuda iyi bir izlenimim yok.
- I don't have a good feeling about this.
Canım Tom'u aramak istemedi.
- I didn't feel like calling Tom.
Tom'un polisi aramak istediğine dair içimde bir his var.
- I have a feeling that Tom wants to call the cops.
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
- Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
Sanırım Tom'un duygularını incittin.
- I think you've hurt Tom's feelings.
Hüzünlenmeyi seviyorum. Çoğu insanın üzücü duygudan kaçmaya çalıştığını biliyorum. Fakat sanırım bu yanlış.
- I like to feel sad. I know that most people try to avoid any kind of sad feeling. But I think that is wrong.
Kim saygı ve hayranlık hissi duymadan cesur insanların kahramanca eylemlerini okuyabilir?
- Who can read the heroic deeds of brave men without a feeling of respect and admiration?
Tom onu birinin izlediği hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that someone was watching him.
Tom Mary'yi daha önce bir yerde gördüğü hissinden kurtulamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that he'd met Mary somewhere before.
Tom'un sınavı geçmeyeceğine dair içgüdüsel bir sezgim var.
- I have a gut feeling that Tom won't pass the test.
Bunun hakkında kötü bir sezgim var.
- I have a bad feeling about that.
Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.
- Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
Tom duyguları ile temas halinde.
- Tom is in touch with his feelings.
Başka sorunlarınız olursa benimle temas kurmaktan çekinmeyin.
- Feel free to contact me if you have any other questions.
I feel for you and your plight.
Bark has a rough feel.
He obviously feels strongly about it.
He felt for the light switch in the dark.
She gave me a quick feel to show that she loves me.
I felt my way cautiously through the dangerous business maneuver.
She has a feel for music.
Feel my wrath!.
I can feel the sadness in his poems.
It looks like wood, but it feels more like plastic.
The house gave me a feeling of dread.
Despite the rough voice, the coach is surprisingly feeling.
The wool on my arm produced a strange feeling.
He has no feeling for what he can say to somebody in such a fragile emotional condition.
You really hurt my feelings when you said that.
Many people still have feelings for their first love.
The eviction itself went relatively smoothly, but the hard feelings it generated resound deep inside Israeli army barracks.
... makes new mom is very person on this island is very much about my feelings ...