Oyundan sonra, o, köpeğini beslemek için doğruca eve gitti.
- After the game, he went straight home to feed his dog.
İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.
- To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
Anneler çocuklarını doyurmak için kendileri açlıktan öldü.
- Mothers starved themselves to feed their children.
Herkese yedirmek için yeterli sandviç yaptı.
- Tom made enough sandwiches to feed everyone.
İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.
- To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
O, büyük ailesini beslemek zorundaydı.
- He had to feed his large family.
Tavukları tohumla besle.
- Feed chickens with seeds.
Benim veteriner köpeğini ticari köpek maması ile beslemeyecek.
- My vet won't feed his dog commercial dog food.
Köpeğini hangi marka köpek maması ile besliyorsun?
- What brand of dog food do you feed your dog?
Çoğu balinalar planktonla beslenir.
- Most whales feed on plankton.
O, büyük ailesini beslemek zorundaydı.
- He had to feed his large family.
Annem bana hepimiz yemek yeyinceye kadar köpeği beslemememi rica etti.
- My mother asked me not to feed the dog until after we had all eaten.
Sana çok yemek vermediler, değil mi?
- They didn't feed you much, did they?
Tom herkesi beslemeye yetecek kadar yiyecek getirdi.
- Tom brought enough food to feed everyone.
Bu herkesi beslemek için yeterli yiyecek değil.
- This isn't enough food to feed everyone.
Köpeğe yemek vermedim.
- I didn't feed the dog.
Filin yemeği binlerce karınca doyurmaya yeter.
- The elephant's meal is enough to feed thousands of ants.
And the reality is, for all the talk about lobbying reform, Congress has never been known to bite the hand that feeds it.
We got interesting results after feeding the computer with the new data.
Feed the dog every evening.