تعريف feeding في الإنجليزية التركية القاموس.
- besleme
Köpeğimi ne kadar beslemeliyim?
- How much should I be feeding my dog?
Köpeğimi ne tür mamayla beslemeliyim?
- What kind of food should I be feeding my dog?
- {f} besle
Köpeğini fıstık ezmesi ile beslemeyi hiç düşündün mü?
- Have you ever tried feeding your dog peanut butter?
Köpeğimi ne kadar beslemeliyim?
- How much food should I be feeding my dog?
- (Elektrik, Elektronik) Değişik noktalardan (genellikle iyonosfer) gelen radyo dalgalarının fazlarının,herhangi bir noktada birbirini destekleyecek ya da zayıflatacak yönde bulunmaları sonucunda alınan sinyal kuvvetindeki artma ya da azalma
- besleyerek
- {i} bakma
- {i} geçindirme
- {i} doyurma
- (Tıp) Gıda, yemek, besin
- rehber
- yemleme
- feed
- {f} beslemek
Oyundan sonra, o, köpeğini beslemek için doğruca eve gitti.
- After the game, he went straight home to feed his dog.
Köpeğinizi beslemek için en iyi zaman ne zamandır?
- When is the best time to feed your dog?
- feeding pump
- besleme pompası
- feeding roller
- (Teknik,Tekstil) besleme silindiri
- feeding trough
- yalak
- feeding tube
- (Askeri) tünel
- feeding bottle
- biberon
- feeding canal
- iletim arnası
- feeding chair
- mama sandalyesi
- feeding funnel
- doldurma hunisi
- feeding lever
- besleme kolu
- feeding pipe
- besleme borusu
- feeding animals
- (Hayvan Bilim, Zooloji) hayvanları beslemek
I am a feeding a animals.
- feeding behaviour
- davranış besleme
- feeding bowl
- Hayvan için yem kabı
- feeding canal
- iletim kanalı
- feeding frenzy
- Medyanın dikkat çekme amaçlı, aldatmacası bol, sirkvâri gösterisi; medya aldatmacası, medya abartısı
- feeding head
- baş besleme
- feeding on
- ile beslenen
- feeding on frogs
- kurbağa ile beslenen
- feeding on human flesh; cannibal
- insan etiyle beslenen; yamyam
- feeding arrangement
- besleme düzeni
- feeding arrangement of breaker lattice
- (Tekstil) açma tarağının besleme düzeni
- feeding bottle
- biberon. be fed up with argo -den bıkmış olmak, illallah demek
- feeding bridge
- besleme koprusu
- feeding capacity
- besleme kapasitesi
- feeding device
- (Askeri) besleme tertibatı
- feeding device
- (Askeri) BESLEME TERTİBATI: Bak. "feed mechanism"
- feeding experiments
- besleme deneyleri
- feeding group
- (Askeri) besleme grubu
- feeding group
- (Askeri) BESLEME GRUBU: İaşeleri belirli bir yemek listesine göre düzenlenen bir personel kategorisi
- feeding guild
- (Denizbilim) besinsel birlik
- feeding guild
- (Denizbilim) beslenme birliği
- feeding level
- (Denizbilim) besleme düzeyi
- feeding liquor
- besleme çözeltisi
- feeding liquor
- (Tekstil) takviye çözeltisi
- feeding of birds
- (Çevre) kuşların yemlenmesi
- feeding organization
- (Ticaret) kazancı vergiye tabi kurum
- feeding rate
- (Denizbilim) besleme oranı
- feeding ratio
- (Denizbilim) beslenme oranı
- feeding roller
- (Tekstil) besleme silindiri, giriş valsi
- feeding room
- (Tıp) beslenme odası
- feeding standards
- (Tarım) yemleme standartları
- feed
- (Tekstil) 1. beslemek 2. besleme
- feed
- geçindirmek
- feed
- doyurmak
Anneler çocuklarını doyurmak için kendileri açlıktan öldü.
- Mothers starved themselves to feed their children.
- feed
- yedirmek
Herkese yedirmek için yeterli sandviç yaptı.
- Tom made enough sandwiches to feed everyone.
- feed
- besleme
Tom herkesi beslemeye yetecek kadar yiyecek getirdi.
- Tom brought enough food to feed everyone.
Tom köpeğini sabah beslemez, sadece akşam.
- Tom doesn't feed his dog in the morning, only in the evening.
- feed
- yemek yemek
- feed
- (Tıp) Beslemek, gıda vermek, yedirmek
- feed
- bakmak
- feed
- beslenmek
- additional feeding
- ek besleme
- bottle feeding
- biberonla beslemek
- complementary feeding
- (Gıda) tamamlayıcı beslenme
- feed
- ikmal
- feed
- yemlemek
- feed
- hayvan yiyeceği
- feed
- ot
- feed
- beslenmek (hayvan)
- feed
- itme
- feed
- bebek maması
- feed
- (Gıda) tohum
Tavukları tohumla besle.
- Feed chickens with seeds.
- feed
- besin
- feed
- mama
Benim veteriner köpeğini ticari köpek maması ile beslemeyecek.
- My vet won't feed his dog commercial dog food.
Köpeğimi ne tür mamayla beslemeliyim?
- What kind of food should I be feeding my dog?
- feed
- ilerleme
- stretch feeding
- (Tekstil) esnek dikiş
- cloth feeding apparatus
- kumaş besleme aygıtı
- dye feeding roller
- boya merdanesi
- feed
- {f} besle
O, büyük ailesini beslemek zorundaydı.
- He had to feed his large family.
Aç kuşlar kuş besleyiciden yiyorlardı.
- The hungry birds were eating from the bird feeder.
- feed
- yemek
Sana çok yemek vermediler, değil mi?
- They didn't feed you much, did they?
Annem bana hepimiz yemek yeyinceye kadar köpeği beslemememi rica etti.
- My mother asked me not to feed the dog until after we had all eaten.
- feed
- gereksinimlerini sağlamak
- feed
- yiyecek
Ailemi beslemek için yeterli yiyecek almaya zar zor gücüm yetiyor.
- I can barely afford to buy enough food to feed my family.
Bu herkesi beslemek için yeterli yiyecek değil.
- This isn't enough food to feed everyone.
- feed
- takviye etme
- feed
- yem
Filin yemeği binlerce karınca doyurmaya yeter.
- The elephant's meal is enough to feed thousands of ants.
Annem bana hepimiz yemek yeyinceye kadar köpeği beslemememi rica etti.
- My mother asked me not to feed the dog until after we had all eaten.
- house feeding
- ahır yemlemesi
- paper feeding
- kağıt beslemesi
- boiler feeding
- kazan besleme
- boiler feeding pump
- kazan besleme pompası
- breast-feeding
- Emzirme
- breast-feeding mother
- emziren anne
- feed
- (Bilgisayar) Özet akışı, bilgilendirme
- feed
- yemi
- feedings
- beslenme
- group feeding
- grup yemlemesi
- hand feeding
- elden yemleme
- hand feeding
- elle besleme
- intravenous feeding
- intravenöz beslenme
- stall feeding
- ahırda besleme
- additional feeding
- (Tekstil) ek besleme, ilave besleme
- boiler feeding
- kazanın beslenmesi
- boiler feeding water
- (Tekstil) kazan besleme suyu
- breast feeding
- emzirme
- constant feeding
- (Tekstil) normal dikiş
- emergency feeding
- (Arılık) takviye beslemesi
- exogenous feeding
- (Denizbilim) dışbeslenme
- feed
- feed up fazla yedirmek
- feed
- yiyecek vermek
- feed
- besle,v.besle: n.besleme
- feed
- {f} otlatmak
- feed
- gıdası olmak
- feed
- {f} yemek vermek
- feed
- {f} (fed)
- feed
- (Tıp) Yiyecek, gıda, havyan yemi
- feed
- {i} yem, yemek; yiyecek, gıda
- feed
- yiyeceğini vermek
- feed
- gıda almak
- feed
- {f} (hayvan) beslenmek; on yemek, ile beslenmek
- feed
- geçirmek
- feed
- {f} otlamak
- feed
- desteklemek
- feed
- spor pas vermek
- feed
- {f} yedirmek; on ile beslemek
- feed
- feed on karnını doyurmak
- feed
- ihtiyacını temin etmek
- gather feeding
- (Tekstil) büzgülü dikiş
- interactive feeding system
- (Denizbilim) etkileşimli yemleme sistemi
- mass feeding
- (Gıda) toplu yemek hizmeti
- opportunistic feeding
- (Denizbilim) fırsatçı beslenme
- pasture feeding
- (Tarım) mera otlatması
- pasture feeding
- (Tarım) mera yemlemesi
- pneumatic feeding
- (İnşaat) pnömatik besleme
- restrictive feeding
- (Tarım) sınırlı yemleme
- self feeding
- otomatik beslemeli
- spoon feeding
- kaşık ile besleme
- spoon feeding
- kaşık ile beslenme