fazlalıkları

listen to the pronunciation of fazlalıkları
التركية - الإنجليزية
overages
plural of overage
fazla
much

I have too much homework today. - Bugün, çok fazla ödevim var.

You must not eat too much ice-cream and spaghetti. - Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.

fazla
surplus

That country has a trade surplus. It exports more than it imports. - O ülkenin ticaret fazlası var. O, ithalatından çok ihracat yapıyor.

We have a surplus of food. - Bizim yiyecek fazlalığımız var.

fazla
over

It took me more than one month to get over my cold. - Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.

Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there. - Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.

fazla
too, heartily; too much, too many; spare, extra; excessive 5.superfluous; surplus
fazla
big

This means that if you try to protect yourself too much, you will only make bigger mistakes. - Bu, kendini daha fazla korumaya çalışırsan, sadece daha büyük hatalar yapacaksın anlamına gelir.

You have to risk big in order to win big. - Fazla kazanmak için fazla risk almak zorundasın.

fazla
{s} excessive

She smokes excessively. - O çok fazla sigara içiyor.

Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction. - Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.

fazla
too

There were too many people at the concert. - Konserde çok fazla kişi vardı.

Too much drinking will make you sick. - Çok fazla içmek seni hasta edecek.

fazla
{s} superfluous
fazla
to spare

We have more than enough time to spare. - Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

fazla
far

Far from stopping, the storm became much more intense. - Fırtınanın durması söyle dursun, çok daha fazla yoğunlaştı.

You're carrying this too far. - Konuyu fazla abartıyorsun.

fazla
ex
fazla
playtime
fazla
redundant

Soldiers currently in theatre will not be made redundant. - Şu an tiyatrodaki askerler ihtiyaç fazlası yapılmayacaklar.

fazla
(Havacılık) safety valve
fazla
oversupplied
fazla
considerable
fazla
spare

Why do you spend most of your spare time with Tatoeba? - Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih edersin.

We have more than enough time to spare. - Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.

fazla
above

I love this book above all. - Bu kitabı her şeyden fazla seviyorum.

Don't go above five rubles. - Beş rubleden fazla ödeme yapmayınız.

fazla
strongly
fazla
extra

Will there be an extra charge for that? - Onun için fazladan bir masraf olacak mı?

We stayed an extra two weeks in Paris; and we spent it seeing the sights. - Biz Paris'te fazladan iki hafta daha kaldık; ve bunu turistik yerleri gezerek geçirdik.

fazla
heartily
fazla
over-
fazla
no end of
fazla
de trop
fazla
extravagant
fazla
not more than
fazla
to more than
fazla
what is left over, the remainder
fazla
supernumerary
fazla
excess

She smokes excessively. - O çok fazla sigara içiyor.

He had excess water in his lungs. - Ciğerlerinde fazla su vardı.

fazla
extra, left over
fazla
unneedful
fazla
in excess of
fazla
plus
fazla
thick
fazla
out

The house did not suffer much damage because the fire was quickly put out. - Ev, yangın çabuk söndürüldüğü için fazla zarar görmedi.

The price turned out to be lower than I thought. - Fiyat düşündüğümden daha da fazla düştü.

fazla
more (than)
fazla
too; too much; too many
fazla
rising of
fazla
super

The Philippines experienced more than twenty super typhoons that year. - Filipinler o yıl yirmiden fazla süper tayfun yaşadı.

fazla
ultra
fazla
detrop
fazla
plenty

Don't get so nervous there is a plenty of time to answer all the questions. - Tüm soruları cevaplamak için çok fazla zamanınız olduğu için gergin olmayın.

There are plenty more of those. - Bunlardan çok daha fazlası vardır.

fazla
beyond

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

fazla
expletive
fazla
excrescence
التركية - التركية

تعريف fazlalıkları في التركية التركية القاموس.

FAZLA
(Osmanlı Dönemi) Çok ziyâde, artık, artan
FAZLA
(Osmanlı Dönemi) (C: Fazalât) Kazurat, pislik
FAZLA
(Osmanlı Dönemi) İleri. *Gereksiz, lüzumsuz
Fazla
(Osmanlı Dönemi) BİRUN
Fazla
(Osmanlı Dönemi) MAHŞÜV
fazla
Artmış olan
fazla
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı (olan), ziyade
fazla
Fazla olarak hastaydı."- R. N. Güntekin
fazla
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade: "Yaşamak için çok zorluk çekiyordu
fazla
Daha çok, aşkın: "Biz ancak Cumhuriyet devrinde elli yıldan fazla bir barış devri geçirmişiz."- B. Felek
fazla
Daha çok, aşkın
fazla
Gereksiz, yersiz
fazlalıkları
المفضلات