Geceleyin bir çiftlik evinde durduk.
- We stopped at a farmhouse overnight.
Fırtına sırasında, güç gitti ve yağmur çiftlik evinin pencerelerini vurdu.
- During the storm, the power went out and the rain battered the windows of the farmhouse.
Sami, babası tarafından sahiplenilmiş ayrı bir çiftlik evinde yaşıyordu.
- Sami lived in a separate farmhouse owned by his father.
Her alanda çiftlik evleri vardı.
- There were farmhouses all over the area.