Tom turned off the engine, but left the headlights on.
- Tom motoru kapattı ama farları açık bıraktı.
She was blinded by the glare of headlights and could not avoid the accident.
- O, farların parlamasıyla kör oldu ve kazadan kaçınamadı.
What is the difference between a lightning bolt and a lightning flash?
- Bir yıldırımla bir şimşek arasındaki fark nedir?
The difference between the right word and almost the right word is the difference between lightning and the lightning bug.
- Doğru kelime ve doğruya yakın kelime arasındaki fark şimşek ve ateş böceği arasındaki farktır.
You have all come far and you will go farther.
He was far richer than we'd thought.
We are on the far right on this issue.
It was a far adventure, full of danger.
He went to a far country.
He moved to the far end of the state. She remained at this end.
Like father, like son.
- The apple doesn't fall far from the tree.
Like father, like son.
- The apple does not fall far from the trunk.
Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- His work was acceptable, but far from excellent.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Tom'un Mary'den daha fazla deneyimi var.
- Tom has far more experience than Mary.
Çiftliklerin %75'inden fazlası domuz ve süt ineği yetiştirdi.
- More than 75% of farms raised pigs and milk cows.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
- He went so far as to call me a liar.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
Kapıdan daha öteye gitmedi.
- He went no farther than the gate.
Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.
- The questions involved go far beyond economics.
O, otelden çok uzakta değildir.
- It is not far away from the hotel.
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.