As an Englishman, he is particularly sensitive to the differences between English and American usage.
- Bir İngiliz olarak, o, İngiliz ve Amerikan kullanımı arasındaki farklara özellikle duyarlı.
There are subtle differences between the two things.
- İki şey arasında ince farklar var.
Difference between Facebook and Twitter is, Twitter is a microblogging service.
- Facebook ve Twitter arasındaki fark, Twitter'ın bir mikroblog servisi olmasıdır.
The difference is this: he works harder than you.
- Fark bu: o senden daha çok çalışıyor.
It is important for English learners to remember the distinction between 'fun' and 'funny'.
- İngilizce öğrenenlerin 'eğlence ve 'eğlenceli' arasındaki farkı hatırlamaları önemlidir.
There is a generation gap between them.
- Onlar arasında kuşak farkı var.
The age gap between them is rather large.
- Aralarındaki yaş farkı oldukça fazla.
Tom noticed something was odd.
- Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.
Tom noticed something odd.
- Tom tuhaf bir şey fark etti.
Even if it is true, it matters little.
- Doğru olsa bile çok az fark eder.
You must view the matter from different angles.
- Bu konuya farklı açılardan bakmalısın.
The cancer had spread to several organs.
- Kanser farklı organlara yayıldı.
Diversity is what gives us strength.
- Bize güç veren şey farklılıktır.
Nobody is going to notice, I suppose.
- Sanırım kimse fark etmeyecek.
He's bound to notice your mistake.
- Onun hatanı farketmesi kesin.
Tom is well aware of the odds.
- Tom ihtimallerin farkındadır.