Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
İstasyon iki metre uzakta.
- The station is two meters away.
Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
- He had no choice but to run away.
Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
- Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
Uzak bir yere gidelim.
- Let's go somewhere far away.
Beni buradan uzaklaştıracak bir tekne istiyorum.
- I want a boat that'll take me far away from here.
O buradan hemen ayrıldı.
- She left here right away.
Tüm öğleden sonra durmadan uyudum.
- I slept the whole afternoon away.