Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz.
- We live many miles distant from each other.
O, ona uzaktan akrabadır.
- He is distantly related to her.
Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.
- On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
O, ona uzaktan akrabadır.
- He is distantly related to her.
Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu.
- This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.
Tom soğukkanlı, mesafeli ve kibirli.
- Tom is cold, distant and arrogant.
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.
Noel artık uzak değil.
- Christmas isn't far off now.
O, ona uzaktan akrabadır.
- He is distantly related to her.
Tom benim uzaktan bir akrabam.
- Tom is a distant relative of mine.
Mary soğuk bir şekilde pencereden dışarıya baktı.
- Mary stared distantly out the window.
Mary ona hayat hikayesini anlatırken Tom soğuk ve dikkati dağılmış görünüyordu.
- Tom looked distant and distracted while Mary told him her life story.
Telefon kullanabileceğimiz buradan uzakta olmayan bir yer var.
- There is a place not far off from here where we can use the phone.