Sana gerekten korkunç bir şey göstereyim.
- Let me show you something really awesome.
Ne korkunç bir anlaşma!
- What an awesome deal!
Parlak bir gelecek onun önünde uzanıyor.
- A brilliant future lay before him.
Parlak bir düşüncem vardı.
- I had a brilliant idea.
Onların hepsi zekice yaptı.
- They all did brilliantly.
Tom'un zeki olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is brilliant.
Sen görkemli bir iş yaptın.
- You've done a brilliant job.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.