Tom is always on the go.
- Tom her zaman faaliyette.
Watching TV is a passive activity.
- Televizyon izlemek pasif bir faaliyettir.
She devoted herself to the volunteer activity.
- O, gönüllü faaliyetine kendini adamış.
This is your own doing.
- Bu senin kendi faaliyetin.
The first electronic computers went into operation in 1945.
- İlk elektronik bilgisayarlar 1945 yılında faaliyete geçti.
The plan was put into operation.
- Plan faaliyete geçirildi.
We need to reorganize it in order to strengthen our business activities.
- İş faaliyetlerimizi güçlendirmemiz için bunu yeniden organize etmeliyiz.